Şehrin altında tüneller ve mağaralar var. Kimbilir daha ne yollar keşfedilmeyi bekliyor yer altında… Evleri, binaları birbirine bağlayan, hikayeleri duvardan duvara aktaran yollar…
Gaziantep fotoğraf seyahatim bu tünellere benzedi. Kaba hatlarıyla bir gezi planı oluşturmuştum. Çünkü, yoluma çıkan plansız hikayaleri seviyorum. Genel olarak başlayacağım noktayı bilirim. Sonrası domino taşı gibi gelir. Turist gibi koşullanmış yerleri gezmektense kendi yolumda yürümeyi severim. Tıpkı hayatlarımız gibi, kendi yolumuzda.
15 aralık (2013) pazar günü sabah erken uçakla Gaziantep’teydim. Mevsim genelinde çok soğuk bir haftayı geride bırakmıştık ve Antep’te karlar erimeye başlamıştı, güneş pırıl pırıldı.
Şirehan butik otel müdürü Hasan (Çelik) beye, otele yerleştiğim ilk saatler kahve eşliğinde anlatmaya başladım. Turist gibi gezmek istemediğimi, güzel hikayelerle dönmek istediğimi, emeğin, el sanatlarının peşinde olduğumu… Şirehan’ın tarihinden girdi, yuvarlama yemeğinden çıktı, ben defterimi açtım, notlarımı yazmaya başladım. Ve arkası domino taşı gibi geldi. Kalktık, Tahmis kahvesi yöneticisi Mehmet beye gittik. Fıstığın yabanı olan menengiçlerimizi (aşılanınca antep fıstığı oluyor) içerken Tahmis kelimesinin kahvenin dövüldüğü yer anlamından başladı, edebiyatta beşlik düzen demek olduğuna vardı muhabbet. Hoşgörü dedi, sanat dedi… Kültür ve sanat yoksa toplumlar ayakta kalamaz dedi… Mehmet bey, kutnu kumaşçısı Kasım beyle tanıştırdı… Derken kar tanesi çığ oldu, ben hikayeden hikayeye, el sanatından diğer el emeğine koşar oldum. Tam istediğim gibi.
Gaziantep hakkındaki genel ve son yazım olacağı için, her biri kendi içinde müthiş hikayeler olan önceki notlarımı hatırlayalım. Emeği Yücelten Şehrin Hikayelerini:
– Ana yemek olan yöresel Yuvarlama yapılışı
– Ölümsüz Yemeni müthiş hikayesi
– Bakırcılık el sanatı
– Kültürel miras Kutnucu Hüsamettin Usta’nın hikayesi
Facebooktaki notlarım:
– Şirehan
– Tak takı
Hasan Yelken – GAFSAD yöneticisi
Fotoğraf hocam Özcan Yurdalan’dan almıştım ismini, Gafsad (Gaziantep Fotoğraf Sanatı Derneği) başkanı Hasan Yelken’in. Haberleştik, görüşmek için randevulaştık. Gezimin ikinci günü sabah, verdiği adrese varınca şaşırdım. Gafsad olacağını sanıyordum, dişçi muayenehanesiyle karşılaştım. Meğerse Hasan beyin asıl mesleği diş hekimliği. Yüzüne de söylediğim için rahatlıkla yazabilirim. Nev-I şahsına münhasır biri. Kimseye eyvallahı olmayan, sert görünüşlü ama yardımsever, dost bir adam. Bir Fotoğrafçı… Bir yazar… Bir araştırmacı…
Sohbetimiz sırasında benim aslında bir ekiple değil, yalnız başıma bir şeyler yapmak istediğimi sezmiş ve bu yüzden yanıma kimseyi vermemiş. Son gün bunu söylediğinde hem sezgileri, hem hassasiyeti için kendisine çok teşekkür ettim. Gerçekten de fotoğraf için çıktığımda kendimle olmayı, kendi yolumda, gönlümün istediği yönde ilerlemeyi severim. Karşıma kendi hikayelerim çıkar…
Tarih, doğa ve arkeolojiye meraklı olan, kitaplar yayınlayan bu bilim ve fotoğraf insanı Hasan hoca vurguluyor: “Tarih – tarih – tarih”. Gördüğü güzellikleri paylaşmak amacıyla fotoğrafa başlayan bir hümanist. O’ndan öğrendiğim bilgileri ve fikirlerini sizinle paylaşmalıyım:
İlk insan yerleşimi Dülük köyünde yani Mezopotamya’da olmuş.
Zeugma için hüsran diyor. Yarısı sular altında ve yeterince korunamıyormuş. Zaten, tarihe saygı nedeniyle eserlerin original yerinde korunması gerektiğine inanıyor. Yani müzeler için doğal ortamlarından sökülmesine karşı. Ben aynı fikirde olmadığımı söylüyorum, konuşmasını sürdürüyor “Gazientep’e insanlar yemek için geliyor. Oysa yemekten öte bir şehir. Çok göç aldığı için kent kültürü korunamıyor. Kentin hanları, otantik yapıları bozuldu. Safranbolu dükkanlarına benzetildi. Şehrin tarihi dokusunu korumadan restorasyon yapılıyor. 70’li yıllardaki modernleşme yok. İnsanların doğru dürüst eğleneceği sosyalleşeceği yer azaldı. Gece ışıklandırma yetersiz bu bile sosyalleşmeyi engelleyen önemli bir unsur.”
Hafta sonunu geçirdiği Karkamış barajından bahsetti. Mimarisi en farklı barajmış. Basınç farkıyla çalışır, su yükselmez alttan akarmış. Akıntı debisi yüksekmiş.
Dünya alabalık ihracatında önemli şehirlerin başındaymış Gaziantep. Alabalık çiftliklerinden zaman zaman kaçan balıklar baraj gölünde avlanırmış. Kırmızı ve beyaz alabalık cinsleri çok lezzetli olurmuş.
Gaziantep’in İpek Yolu üzerinde olduğu biliniyor. Hasan hoca ise sanılanın aksine Bağdat Yolu olduğunu söylüyor. Tarihçiler bilir ama hak vermiyor değilim. Çünkü İpek Yolu’nu Kars’ta görmüştüm. Coğrafyalar oldukça farklı düzlemlerde gerçekten…
Tarihte ilk diş hekimliği Antep’te yapılmış.
Eskiden 6 tane konsolosluk varmış. Gayrimüslimlerle birlikte yaşarlarmış. Ticaret yoğunmuş. Şam, Bağdat ve Halep’e yakın olması avantajmış.
Bereketli Mezopotamya toprakları üzerinde kurulmuş.
50-60 yıl öncesine kadar dağlar çok daha fazla ormanlıkmış.
Dünyada zeytinin anavatanı Nizip ilçesiymiş.
Zincirli Bedesten 10 yıl öncesine kadar “büyük kasaphane”, “et hali”, “sebze hali” olarak kullanılıyormuş.
Antep’in cumhuriyetle güçlenen bir kent olduğunu söylüyor. Öncesinde ufak bir merkez. Çevresindeki şehirler daha büyük. Mesela, Kilis il, Halep vilayet… Cumhuriyetle birlikte katlanarak büyüyor. Kurtuluşu başlatan cesur insanların şehri . Atatürk’le birlikte güçlenmeye başlayan ve ‘Gazi’lik ünvanını alan bir kent.
MÜZELER
Eserler taş değil de kumaş gibi… Nakış gibi işlenmiş… Burası Zeugma… Yukarıdaki linklerde notlarım ve fotoğraflar var, tıklayabilirsiniz. Gaziantep’te çok müze var. Oyuncak müzesi ve Atatürk Müzesi, Bey Mahallesinde birbirine çok yakın. Çocukluğuma ait bir kaç tane oyuncak görünce anılara daldım. Atatürk müzesi bahçesinde duvarda kocaman nüfus belgesi var. Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu yer Gaziantep ve Bey mahallesi.
Savaş müzesi – Şahinbey bölgesindeki müzede kentin cesur anılarına tanıklık ediyorsunuz. Aşağıda mağarada canlandırmalar var. Kahraman çocukları görüyorsunuz. Bu istiklal nasıl elde edilmiş, Gaziantep ne kadar cesurmuş? İnsan gururla doluyor…
Bunlara butik müze diyorum. Kaldırımda yürürken karşınıza çeşitli müzeler çıkarsa girin. Bilgilenmenin yanında, şehrin karakteristik evlerini de gezmiş oluyorsunuz.
Böyle değerli binalara Cenani Konağını da eklemek istiyorum. Gaziantep Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi olarak kullanılan konak o kadar güzel ki! Sergiler de oluyor. Yöneticisi Metin Karadağ’ın fotoğraf makinesi koleksiyonunu da görebilirsiniz.
Ayrıca, şehirde “Yaşayan Müze Gümrükhan”ı da mutlaka ziyaret etmelisiniz. El sanatlarını bir arada görmek mümkün. Yemenici, sedef kakmacı, Antep işi, takunyacı, tesbihci gibi… Avludaki Seddar bey dükkanında dibek kahvesi içmeyi unutmayın. Fincanda pişen kahve iki renkli (fazlı) olarak ikram ediliyor.
Mıhçılar
Bakırcılar çarşısında dolaşırken gördüm demirci dükkanını. İçerde demiri dövenler, alevli fırından demiri çıkaranlar ve oturarak muhabbet eden yaşı beyler… Pencere camına dayadım burnumu içeriye bakıyorum fotoğraf merakıyla. İçerden bakanlar için ne kadar komik göründüğümü bilmeden. Kapıyı açıp içeri buyur ettiler, atladım tabi. Hem loş ortam ama alevli görüntüler var, hem de kıtafetler koyu renk. Fotoğraf ayarlarımı yapmak zor oldu. Zekeriya amca çok komik bir insan. Gaziantep şivesiyle muhabbete başladı. Demirciliği anlatırken bana, bastım deklanşöre… Kuşaklardır demir dövüyorlar. Organizede daha büyük üretim yerleri var ama bakırcılar çarşısı içindeki yerleri bir klasik. Hurda demiri değerlendirip yeniden üretime dönüştürüyorlar.
EMPATİ sosyal sorumluluk ve eğitim derneği
Benim gibi İmza:Karın kitabı yazarlarından olan Tuğba Ozan hanım ile buluştuk. Sosyal medya sağolsun, attığım Gaziantep konulu tweetlerle birbirimize ulaştık. Aslen İstanbul’lu, genç ve enerjik bir kadın… Sonradan Antep’li olmasına ragmen O’nda da aynı şeyi görüyorum. Gaziantep’li olmuşlar, samimiyetle içlerine işlemiş, anlatıyorlar şehirlerini. Yazlıktan arkadaşlarım olan karı koca doktor Nurdan ve Bülent Tunçözgür’de de vardı bu sonradan olma ama hakiki hemşehrilik duygusu. Yaşadıkları kenti çok içten ve dolu dolu anlatıyorlardı.
Velhasıl konuya dönersem, Tuğba hanım ve arkadaşları Antep’in eğitimde 80. sıraya düşmesi sonucu bir şeyler yapmalıyız diyerek Empati’yi kurmuşlar. Önce 8 derslikli bir okul hedeflemişler ve tek tek köyleri dolaşmışlar. Sonra hedef büyüterek 24 dersliğe çıkmışlar ve yakınlarında hep gözlerinin önünde olacak bir okul yapmaya karar vermişler. 2009 yılında derneklerini kurmuş bu insanalr, 2013 yılında ilk öğretim okulunu 24 derslikle açılmayı başarmışlar. Gururla anlatıyor ve gururlanmayı hakediyorlar. Hem kendilerini hem de çalışkan Gaziantep’lileri gönülden kutluyorum.
Son laflar…
“Başım gözüm üstüne” ifadesini çok sıklıkla duydum, insanın içini ısıtıyor…
Bardakta içecek bırakmamalısınız, dibinde azıcık olsa bile! Hemen “bitirmemişsiniz” diye soruyorlar. Beğenmediniz mi, ondan mı içmediniz anlamında…
Sosyal yaşamlarında akşamları ailecek ev gezmeleri hala önemli yer tutuyor…
Kira fiyatları çok yükselmiş. Özellikle Suriye’liler geldikten sonra talep artmış ve katlanmış… 1200-1500 tl kira fiyatlarını duyunca şaşırdım.
“Atom” diye karışık bir taze meyve suyu var. İçin mutlaka. İçinde nar, muz, ceviz, çilek, süt vs yok yok…
Billuriye tatlısını Dayının Yeri’nde yemelisiniz. Bir porsiyonda dört dilim geldi, bir çırpıda yedim hepsini. Kadayıfla yapılan bir tatlı.
Sokak arası kebapçılarından dürüm yemeyi unutmayın. Çok lezzetliler. Ben iki kere denedim, lezzeti on numara. Ufacık, salaş dükkanlar, dışarıda bir ya da iki masa oluyor.
Bey Mahallesi, restore edilmiş tarihi bölge. Dar sokaklar, taş binalar, çok güzel bir bölge. Şehrin merkezinde. Sanat galerileri, müzeler var. Cafeler konusunda çekinceliyim, hiçbirini denemedim. O kadar diyeyim.
Gaziantep’te hoşuma giden herkesin çok çalışkan olması, emeği yüceltmesi. Kadın erkek genç yaşlı herkes üretiyor bu şehirde. Pazar günleri, erkekler evde yemekleri hazırlıyor, eşlerine hizmet ediyorlar. Antep medeniyetinin toplumun her kesimine sirayet etmesini diliyorum.
Gaziantepçe bazı kelimeler ve anlamları:
Kendir = urgan
Küşümlenmek = Mahçup olmak
Haphap = takunya
Yülenmek = bilemek
Temetos = domates
Hayır = incir
Süllüm = merdiven
Dıbık dıbık = yapış yapış
Teşt = büyük kazan
Şire = Şıra
Bastık = Pestil
*** *** ***
İletişim adresleri:
– Kutnu Kumaşçısı Kübbüşah – Kasım Kaygın – 0533 565 60 44
– Bakırcılık ve Sedefcilik Meslek Odası Başkanı Celal Açık – 0 532 387 69 40 – www.gbso.org.tr
– Kasılan Bakırcılık – Murat Kasılan – 0 534 774 53 27
– Yemenici Hayri Usta – Orhan Mehmet Çakıroğlu – 0 535 432 43 33 – www.yemenicihayriusta.com.tr
– Şirehan Butik Otel – Hasan Çelik – 0 532 543 88 90 – www.sirehanotel.com
– Tahmis Kahvesi – Mehmet Bağcı – 0 342 232 89 77 – www.tahmiskahvesi.com.tr
– Tak takı ve ahşap işleri – Mehmet Başaran – 0 541 629 30 83
– Köroğlu baharatları – Nurettin Durur ve Oğulları – 0 542 360 73 45
– Mıhcıoğlu Demircilik – Zekeriya ve Oğulları – 0 535 657 46 79
– Zeytin Han Zeytin peynir baharat – 0 342 231 99 85 – www.zeytinhan.net
– Baykush Sanat Galerisi – Bey Mahallesi
– Cenani Konağı Kültür Sanat Merkezi – Bey Mahallesi
Leave a Reply