Aylar öncesinden planlandı. İki Kadın Anadoluda olarak Adana’ya gideceğiz. Tarihler ajandalara kaydedildi. ATAK (Adana Tanıtım ve Kalkınma A.Ş.) yöneticisi İlhamı bey, bizi gayet iyi anlamış. Geleneksel ve yerel dokuya yakınlaştığımız bir gezi oldu. Maksimum noktaya, nitelikli ziyaretle Adana turumuzu tamamladık. Adanalı olmak nedir anlamaya çalıştık.
Gitmeden önce Adana’ya dair algım biraz negatifti. Tembel insanlar, kaba hareketler hatta biraz da öfke göreceğimi sanmıştım. Niye böyle düşündüm bilmiyorum! Üç günlük gezimizde bütün algım değişti. Adana’ya hayran kalarak döndüm. Hayranlık yetmez, burada yaşanır diyerek ayrıldım.
Atatürk Adana’da Neyi Başlattı?
Atatürk‘ün, Adana’ya ne kadar çok geldiğini farkettiğimde şaşırdım. Niye defalarca ziyaret etmişti? Bunun altında yatan strateji neydi, merak ediyor musunuz benim gibi? Atatürk, 1918 yılında Adana’da on bir gün kalır. Halkı ve bölgeyi inceler, ileriye dönük düşünceler geliştirir, harekete geçer. Verdiği emir Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk emridir. Kurtuluş Savaşı ve büyük zaferden sonra 15 Mart 1923 tarihinde tekrar ziyaret ettiğinde o günleri şu sözleriyle anacaktır “Bende bu vakayiin ilk hissi teşebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.”
Adanalı Nasıl Bir İnsan?
Adanalılar anlattı. Anladıklarımı süzdüm buraya. Genel tabirle biraz uçlarda yaşar. Mertlikleriyle, o deli dolu halleriyle davranır. Yan yan ve uzun bakarsanız hala kavga sebebidir. Bunu tehdit ve meydan okuma olarak algılar. Düz bakar, samimiyetle el uzatırsanız kucak açar. Samimiyet çok çok önemli. İki sohbet edersiniz evine davet eder, yemeğini paylaşır. Bu, bütün kent için geçerlidir. Doğuştan Adanalı olmayıp, göçle gelenler bile zaman içinde bu özellikleri benimserler.
Adanalı, tahakkümü sevmez. Bireysel davranır. Ramazanoğlu beyliğinden bu yana, muhalif yapılarını sürdürür. Adanalı, güçlünün yanında hareket etmez. Gemisini yürütme düşüncesiyle boyun eğmez. Nev-i şahsına münhasırdır.
Adana, özgür bir ruha sahip. Bunu görmek, yaşamak için Adana’ya gelmelisiniz. Bu bakımdan, İzmir’le benzeştiklerini düşünüyorlar. Hem özgür ruhlu hem sakin yaşayan, hayatın tadını çıkaran insanların kenti bunlar. Basit bir örnekle şöyle anlatıyor İlhami bey “İstanbul’da 15 aracın geçtiği yeşil ışıkta, Adana’da 5 araç geçer.” Acele etmezler.
Sıcak insanlar. Dostlukları derin. Şöyle derler “Allah, Adanalılardan dost eylesin!” Yanındakinin, önüne geçmesini hazmetmez. Beraber yürümek, çok önemlidir. Şehirden çıkmış ama bu şehrin ruhuna sahip, çok başarılı olmuş insanları vardır. Edebiyatta, sinemada, iş dünyasında Türkiye’de ve dünyada iz bırakmış çok değerli Adanalı’lar. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Yılmaz Güney gibi devler. Dünyanın tanıdığı, saygı duyduğu isimler. Bedri Baykam, Nebil Özgentürk, Muzaffer İzgü, Feridun Düzağaç, Şener Şen, Dolunay Soysert ve daha niceleri… Adeta başarılı insan fabrikası…
Tatarlı köyündeki antik kentlerden Lawazantia bana göre çok önemli. Burası, genç Puduheba’nın yaşadığı yer olarak tahmin ediliyor. Mısır ve Hitit kralları arasında imzalanan, dünyanın ilk barış antlaşması Kadeş metni üzerinde üçüncü bir mühür vardır. Dünya tarihinde ilk olarak, mührün sahibi bir kadındır. Bu kadın Hitit Kraliçesi “Puduheba”dır. Parmağımda gördüğünüz yüzük, Adana Olgunlaşma Enstitüsü’nde Puduhepa için tasarlanmıştır.
Milattan öncesine uzanan tarihe sahip, Mezopotamya yani bereketli hilal bölgesine yakın, Çukurova’nın kalbindeki Adana için bu ilk yazımdır. Sıradaki yazımın konusu ne olacak, şu an bilmiyorum. Çok not tuttum, ilhamı Adana verecek.
Adanalının mertliği, cesareti hepimize nasip olsun dileklerimle,
Armağan
Aralık 2016
Faydalı linkler:
Leave a Reply