Son yıllarda en çok söylediğim “şimdi değilse ne zaman?” Sağlık, iklim krizi, savaşlar derken beni engelleyen bir durum olmadan ânı yakalayınca yollara düşmek istiyorum. Attığım her adımla aslında biraz da kendi içime yolculuk yapıyorum. Siz buna yaş, olgunluk, farkındalık, idrak vs bir sürü anlam yazabilirsiniz.
Van rotamıza komşu Bitlis ve Ağrı’ya da dokunduk. 1.500-2.000 hatta 2.800m rakımlarda doğanın ihtişamına bir kez daha tanık olduk. Ben, sizinle bir kaçını paylaşmak istiyorum. Uzun uzadıya bir yazı olmayacak, “ne nerede yenir” konulu yazı yazmayalı zaten yıllar oldu. Coğrafyalar bende ne tortu bıraktı paylaşmaktan haz alıyorum. Yoksa, yapay zeka denen meret bu rasyonel soruların yanıtlarını hemen verecektir. Ama şahsi duygularımıza erişemeyecektir. Hala öz benliğimizi koruduğumuz günlerde gezmek, hissetmek ve heyecanlanmak dileklerimle…
Anadolu’nun Çatısı dediğimiz yüksek platolarda kurulmuş bu şehirler, benim (Bir Egeli) gibi 4 mevsimi yaşamıyor. Yaz ve kış baskın karakterler. Baharları atlıyor.
Asurlulardan öğrendikleri çivi yazısını, çok kısa sürede kendi dillerine adapte ederek Urartuca’yı ortaya çıkarıyorlar. Saraylar, su bendleri inşa ederek bölgeyi tarıma ve yerleşime açıyorlar. Urartu “dağlık bölgede yaşayan” anlamında Asurlular tarafından verilmiş bir isim. Başkenti Tuşpa yani bugün Van şehri. Milattan önceye uzanan bir uygarlığın izleri üzerinde kurulmuş şehrimiz.
Van rotasını 2 Kadın Anadoluda ruhu ve Tourjuva konforuyla yaptık. Yaklaşık 2 senedir Tourjuva ile gezilerimizi gerçekleştiriyoruz. Siz de geziye katılabilirsiniz. 10-12 kişilik minik gruplar halinde, herşey dahil, sürprizli, nitelikli seyahatler 2 Kadın Anadoluda projemize çok yakıştı. Çünkü, sizlerle büyüdük, 3 kadın, 4, 5 hatta 2 erkek, 3, 5 derken tam bir Anadolu mozaiğine dönüştük. Hem Torujuva’ya, hem katılanlara teşekkürler. Bu duygu paha biçilemez. Yıllar önce Banu ile (2016) Anadolu’ya çıktığımız yol bizi Anadolu’ya dönüştürmeye başladı. Özümüz her zaman çok değerli.
Çavuştepe Kalesi, Urartu Medeniyeti, Mehmet Kuşman
Bu gezinin değerli sürprizlerinden en önemlisi Urartuca dilini konuşan, okuyan ve yazabilen dünyadaki tek kişi Mehmet Kuşman tr.wikipedia.org ile tanışmak oldu. 1940 yılında doğmuş. Askerden dönünce arkeolojik kazı ekibinde çalışmak üzere başvurmuş. Keşifleri merak etmiş, kitabeler bulundukça ilgisi artmış. Profesörler nasıl okuyamaz diye gençliğin deli kanıyla sorgulaşmış çok değerli biri. Azmetmiş, ben bunu okuyacağım dedikçe “sen ilkokul mezunusun, bilemezsin” cevapları O’nu daha odaklamış. Çok özetle anlattım ama O meraklı genç, günümüzde dünyada Urartucayı okuyup-YAZABİLEN tek insan. Kültürel miras deyin, tarihi elçi deyin, çok sıfat bulunur. Ancak, hayatı boyunca tek arzusu kendisine öğrenciler verilmesi, onlara kendi bilgisini aktarması ve böylece bu dilin ölmemesini sağlamakmış. Ne yazık ki olmamış!. Uzun lafın kısası “bence” değer bilinmemiş, bugün yarın derken Mehmet bey amca 85 yaşına gelmiş, gücü tükenmiş. Biz tanıştığımız için, kendisinden dinlediğimiz için, bizzat bizi antik bölgede dolaştırdığı için şanslıyız. Orada ufak bir kulübesi var, hayatını anlatan kitap “Kayıp Zamanın Bekçisi” (amazon.com.tr) ile urartuca yazdığı takıları satıyor.
Van Gölü ve Akdamar Kilisesi
Uçak icat edilmeden deniz sanılması çok olağan. Öyle büyük. İzmir’de hissettim bazen kendimi. Doğu ve batı şivelerimiz farklı o kadar. Anadolu’nun misafirperver, başım gözüm üstüne diyen insanının ilgisi, sofrası, bereketi sıcacık sarıyor. Büyükşehirlere özellikle İstanbul’a gelince kentin çarkları arasında yaşam mücadelesi veren bizler yani halk, kendi şehrimizde gerçekten çok güzeliz. Çok renkli, çok katmanlıyız.
Tekne ile Gevaş ilçesine bağlı Akdamar Adası’na geçtik. Yaklaşık 30 dakikalık bir seyir. Ama itiraf edeyim tekneler daha temiz veya bakımlı olabilir. Dünyada kaç tane böyle ören yeri var? Hakkını verecek titizlik olmalı! Adada özgürce dolaşan yaban tavşanlarıyla karşılaşıyorsunuz. Tarihi Ermeni kiliseye doğru kısa bir yürüyüşle varıyorsunuz. Duvarlarındaki taş işçiliği çok güzel. Anlayan için bütün hikayeyi işlemişler. Kuş bakışı haç şeklinde olan kilisenin içi ziyarete açık.
Ne zavallıca ki pek çok yerde karşılaştığım gibi duvarlara kalpler çizilmiş, isimler yazılmış! Ayıp! Ve evet çöpler cabası! Çöp kutularına atmak kadar, kurumların çöp kutularını bekletmeden toplaması gerekliliğini hatırlatmaya gerek var mı?
İnci Kefali Göçü
Van gölünün sodalı, tuzlu suyunda yaşayan aslında sazangillerden olan, endemik bir canlı İnci Kefali. Nisan ayı başlarında gölün tuzlu suyundan, tatlı su kaynağı akarsuya tersine hareketle geçiş yapıyor. Yavrulayacak sonra tekrar geri dönecek. Doğanın muhteşem döngülerinden biri. İzlemeye doyamazsınız. Biz mayıs sonunda bile bu göçe tanıklık ettik çok şanslıyız. Martılar bu döngünün avcıları. Akıntıya ters giden ve yukarı sıçrayan balıkları avlıyorlar. Kalabalık ve çılgınlar gibi neşeliler. İzleme terasları yapılmış. Halk da orada, çünkü mayıs ayı sonunda Uluslararası İnci Kefali Kültür Sanat Festivali yapılıyor. Kimse kimseyi ezmiyor, fotoğraf çekmek öne geçmek için kimse kimseyi dirseklemiyor. Görüyor musunuz ne acayip şeylere seviniyoruz. Olması gerekenleri Anadolu’nun bağrında buluyoruz her zaman! O kibarlık, naiflik özde var!
Erçek Gölü – Flamingo İzleme Noktası
Van bölgesi göçmen kuşların rotası üzerinde olmakla beraber onlarca belki yüzlerce endemik canlının da yaşam merkezi. Göç edenlerden Flamingolar, Van Gölü doğusunda kalan ufak Erçek gölüne geliyormuş. Orada mola veriyorlar. Çok heveslendik. (Ben yurtdışında Flamingo gördüm. Uzaktan pembe kibar görünen o kuşlar, yakından öyle vahşi bakışlara sahip ki!) Göçmen sürü sulak alanlarda bir süre kalıp, sıcak bölgelere doğru rotasına devam ediyor. Kimbilir bu döngü kaç bin yıldır böyle! Lakin Erçek gölü kenarına dev gibi bir park, piknik alanları yapılmış. Kuşlar bu hareketlilikten rahatsız olmuş ve gölün başka kıyısına gitmişler. Esas rotada göre göre park içine yapılmış bir flamingo heykeliyle karşılaştık o kadar! Hayvanların rotasının değimesine de, bu yapma flamingo ile karşılaşmaya da üzüldük!
Rus Pazarı ve Peynirciler Çarşısı
Van şehir içinde pazar günü dolaştık. Yaşadığım şehirde pazar günleri dükkanlar genelde kapalı olur, çarşı pek hareketli olmaz. Van öyle değildi. Sokaklar hareketli, esnaf açık, çarşılarda hareket bereket vardı. Meşhur Rus Pazarı isimli daracık sokaklardan oluşan bir nevi kapalı çarşı hayal edin. Aklınıza gelen her şey orada satılıyor.
Meşhur Van otlu peyniri almak isterseniz, vakumlatın. Hatta İnci Kefali Kuru Balıklar da var. Kokabilir, uçakta taşınmayabilir. Ama bir çaresini bulmuşlardır mutlaka sevenleri mahrum bırakmazlar.
Savat Gümüş
Urartu takılarında 3 kavram öne çıkıyor: Güç, güzellik ve inanç. Bu sembolleri farklı yöntemlerle işlemişler. Bunlardan en önemlisi SAVAT. Van Coğrafi İşaretli bir zanaat. Savat, eski Türkçe ve Arapçada siyah-kara anlamında bir kelime. Özünde bakır kükürt, gümüş gibi metal ve ametallerin 850 ‘C de bir potada eritilmesi, yeni bir alaşım elde edilmesi ve gümüşün bu alaşımla kaplanması desen verilmesi tekniğine Savat deniyor. Bir bilezik yaklaşık 4 günde savat tekniği ile ortaya çıkıyor. Bileziğin ana formu 925-990 ayar gümüş ile veriliyor. Üzerini kazıyarak motifleri nakşediyorlar. Savatı 470’C de üzerine eritiyorlar. Son aşama zımpara yapılarak boşluklarda siyah savat kalıyor, gümüş yerler parlıyor.
Van Kedisi
Hem Savat tekniğini hem de Van Kedi Evlerini Urartu El Sanatları Kültür ve Sanat Evi’nde izledik. Şehrin dışında büyük Van Kedi Evi için zamanımız kalmadı. THY uçak saatlerini değiştirip öne alınca bazı noktaları hızlı yapmamız gerekti. Van kedisi endemik özel bir tür. Başka coğrafyalarda yaşamaya alışkın değil. Türün korunması, üretilmesi önemli. Bu yüzden bazı özel işletmeler de kedi evleri kurmuşlar. Fotoğraf çekmedim.
Van Kalesi ve Dondurma
Artık dönüş vakti yaklaşıyordu. Van kalesine yaklaşmak şarttı. Hava sıcak, kaleye çıkmak gibi bir niyetimiz olmadı. Kale dibinde su kenarında püfür püfür çay içmek, dondurma yemek ve kaleye aşağıdan bakmak yeterliydi.
Van Kahvaltısı
Herkesin aklındaki o sorunun yanıtını sona bıraktım. Evet Van Kahvaltısı ciddi bir mesele. Ben her taş yerinde ağırdır diyenlerdenim. Van Kahvaltısın orijinalini (Sütçü Kenan Kahvaltı Salonu) deneyimledik. Evet sofraya çok şey geliyor. Ama ıvır zıvır masayı dolduran gösterişli gıdalar değil. Halis, mis, doğal peynirler, manda kaymakları, ballar, tahin… bol çay… İsteyene süt… Artanlar hayvanlarına veriliyormuş. Mıncıklanmamış bazıları da ihtiyaç sahiplerine veriliyormuş.
Yollarda buluşmak, Anadolu gibi kaynaşmak, değerlerimizi hatırlamak dileklerimle,
Aynı rotanın Bitlis ve Ağrı etaplarını başka yazıya bıraktım. Olağanüstü anlar yaşadık.
Sevgiyle kalın,
Armağan
Van Rotası
Mayıs 2025
Leave a Reply