Mutluluk Akıl İşidir!

726 484 Armağan Portakal

40 yaşımdan sonra öğrendiğim ve tutkum haline gelen hobilerim var. Bu yaştan sonra olmaz demeyin, oluyor. Çünkü bana göre zaman engel değildir sadece süreçtir ve bize kendimizi ispatlar. Yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı…

Neyse, fotoğrafçılık ve rüzgar sörfü bunlardan iki tanesi. Öyle iki tanesi ki, kişisel gelişimimde önemli rol oynayan, beni yontan, zihnimdeki çapakları temizleyen hobiler… Daha iyi bir açıklama için iki anımı paylaşmalıyım sizinle…
*** *** ***
2010 yılında fotoğraf eğitimleri almaya başladım arkadaşım Hekim Müküs’ün kurduğu fotoğrafçılık grubu sayesinde. İlk dersimizin, ilk notunu defterime yazmıştım “Işık yoksa fotoğraf yoktur.”
Dokuz haftalık eğitim programından sonra neredeyse her hafta fotoğraf gezisi yaptım. Az bir süre değil 10 ay boyunca. Sonra bir haftasonu Kerpe’ye gittik Fatih ile. Sabah 7’de meşhur Kerpe kayalıklarının fotoğrafını çekiyordum. Hava bulutlu idi. Çektiğim resimler içime sinmiyordu. Sürekli deniyordum. Birden güneş bulutlar arasından çıktı kayalıklar aydınlandı ve objektifime takılan görüntüleri çok sevdim. Tam o anda güneşin kayalıkları aydınlatması gibi zihnim de aydınlandı. İçime ışık doldu adeta.
O gün kayalıklarda yaşadıklarım. fotoğraf maceramda büyük bir keşiftir benim için. İlk derste defterime yazmış olduğum bilgiyi hazmetmem 10 ayımı almıştı. Nesneyi değil, ışığı aramaktı kritik olan. Gözüm, aklım, ruhum daha rafine olmalı ki sadece nesneyi değil ışığı görebileyim… Yani hazır sunulan görünenle değil, mana ile ilgileneyim, arayayım.
*** *** ***

Gelelim ikinci anıma. 2011 yılında eğitmen arkadaşım Okan Aslay’dan rüzgar sörfü dersleri almaya başladım. Board üstünde durmayı öğrenip, yelkene rüzgârı doldurup hafiften gidebildiğimde müthiş bir keyif aldım. O özgürlük duygusu, kendine güven ve haz birleşince, sörf üzerinde artık hâkim olduğumu sanmıştım.

Ben istiyordum ki gideyim, gideyim… Düşmeden yol alayım. Oysa rüzgâr arada oyun oynuyordu, şiddetini aniden artırıverince ben alabora oluyordum. Hele biraz açıktaysam dalga da beni zorlamaya başlıyordu. Ne rüzgâra, ne dalgaya, ne de kıyıdan bana uyarılar yapan arkadaşlara dikkat ediyordum. Çünkü sadece kendimle ve aldığım hazla ilgiliydim. Düştüğüm her seferde “Rüzgâr, seni yeneceğim, sana hükmedeceğim!” diye tekrarlıyordum. Bu hırsla yelkeni kaldırıyor, tam gidiyorken, tekrar alabora oluyordum. Sezonu böyle düşe kalka bitirdim.

Aradan bir yıl geçti, geldi 2012. Yelkeni alıp denize açıldığımda çok başka bir şey oldu. Bir sene önce hükmetmeye ve yenmeye çalıştığım rüzgârı dinlemeye, ayaklarımdaki dalgaları hissetmeye verdim kendimi. Doğanın ritmine uyum sağlamaya, rüzgârın hızını anlamaya çalıştım, yönünü aradım… Sadece “gitmek, gitmek, gitmek” değildi sörf yapmak… Dinlemekti, uyum sağlamaktı, rüzgara ve dalgaya rağmen değil onlarla birlikte hareket etmeyi becerebilmekti. O yıl denize düştüğümde yelkeni kaldırırken, sesli olarak “Rüzgâr, sen benim kardeşimsin!” diye şarkı söylüyordum. Bilerek değildi, içimden geliyordu. Farkettiğimde benliğimde büyüyen huzuru tarif etmem epey güç. Önceki yıl cahil ve hırslı bir insankızı olarak duyarsız idim. Rüzgara meydan okumak hatta ona hükmetmek dilimden dökülebiliyordu, üstelik öfkeyle… Başarısız oldukça hıncım artıyordu. Öfkem, kontrolumu elimden alıyor, ufka bakmamı, derin nefes almamı engelliyordu. Sadece burnumun ucu kadar mesafenin içine hapsediyordum kendimi. Üzerimdeki bu kibir neyin nesiydi?Rüzgar sörfü bana, basit bir insankızı olduğumu, uyumu yakalarsam başarılı olacağımı hatırlattı. Eşit, dengede olmamı sağladı.

*** *** ***

Bu yazıyı yazmama arkadaşımın sözleri ilham oldu. “Herkes cok mutsuz, mutlu olanlar çok az. Benim bakış açım mı yoksa gerçekten öyle mi çok merak ediyorum.” diye sorduğunda “mutluluk akıl işidir, onu üretmek gerekir” dediğim aklıma geldi.

Evet, ben mutluluğun akıl işi olduğunu düşünürüm. Ve onu üretmek gerektiğine inanırım. Mutluluk çaba ve emek ister, özenle büyütmek ister. Yelkeni kaldırmak ister, rüzgarı, dalgayı, çevreni dinlemek, farkında olmak ister. İçini ışıkla doldurmak ister. Ve ışığını yaymak ister. Mutluluk budur. Hazır değildir. Ev yapımıdır. Satın alınmaz. Her olayda pes etmeyi sevmez.

Düşsen de kalkman ve yoluna devam etmen gerekir. İçin aydınlandığında, aydınlığını yayarsın. Yayanları görürsün, ışığını bulaştırırsın. Işık büyür. Mutluluk böyledir, akıl işidir üretmek gerekir.

Sevgiyle,

Armağan Portakal

Haziran 2014
2 comments
  • Hatice Yaltır
    REPLY

    ” Hayatta mutlu olmak istiyorum” diyerek kendi mutluluklarını da başkalarından bekleyenler okuyabilse yazdıklarınızı. Tamamen katılıyorum Siz’ e ve çok beğendim; mutluluk akıl işidir, üretmek gerekir. izninizle facebook sayfamda paylaşıyorum.
    sevgiyle kalın.

Leave a Reply

Your email address will not be published.