Havuçlu Kek ve Hesaplaşmalar

1024 1024 Armağan Portakal

Hayata bakışım bundan sonra farklı olacak mı? Bugün kek pişirdim. Ne alaka demeyin! Fırından çıkardım, nihaleye koydum. Evi mis gibi kokusu sardı. Tekerlek kalıp içindeki kabarmış, yarılmış eserime bakmaktan büyük haz duydum. Keyif, tatmin bütün duygular birbirine karıştı. Diğer yandan “kadın mutfağa hapsolmamalı” diyen bilinçaltımın sesi yükseldi. Ürperdim. Ne oluyoruz yahu dedim kendime. Yoksa “elimin hamuruyla başka işlere karıştırılmayacak kadın” statüsüne mi girmek üzereydim?

Kendimi çözdüm sonunda. 47 yaşımda ve ilk kez yumurta çırparken üstelik. Mutfaktan hazzetmeyişimin temelinde, toplumda kadına biçilen rol yatıyormuş. Yemek yapmayı sevmeyişimin özünde mutfağa elimi verip, kolumu kaptırma korkum varmış. Kadın dediğin kocasına yemek yapar, evini temizler, ütüler, paklar, çocuk yapar, ötesine kafa yormaz diyen yaygın düşünceye tepkiymiş meğerse. Haklarımın elimden alınmasına müsaade vermek anlamına geliyormuş. Eşitliğin kayboluşu belki de.

Hayatım boyunca sarma sarmadım, kurabiye yapmadım, poğaça pişirmedim. Evlendiğimiz ilk yıllarda fena değildim aslında. Sonra işlerim yoğunlaştı. Dışarda yemek kolaylaştı. Ben farklı aktivitelere kaydım, hobilerim oldu derken mutfak ile aramız epey açıldı.

Hani kadın mutfağa hapsedilirse hakları gider diyorum ya. Çocukluğuma inseniz böyle bir durum yok. Babam çok kibardı. Benden bir bardak su istediğini bilmem. Yani kız çocuğu demek, erkeğe hizmet etmek demek değildi bizim evde. Üstelik güzel bir şeydi. Kocam ise nazik bir insan. Peki ben bu endişeye neden kapıldım, nerede kapıldım, ne zaman?

Sanırım, kadınların “kadınlık rolleri” beni sıkmaya, boğmaya başladıkça. Onların boyun eğişleri, nefessiz bıraktıkça. Erkeğinin bir göz hareketiyle yerinden fırlayan, mutfağa koşan, elinde tepsiyle eğilip bükülen hemcinslerimin boyun eğişlerini gördükçe. Son yıllarda siyasetçilerin söylemleri, din adamlarının fetvaları çemberi daralttıkça.

Misal, ben tepsiyle ikram etmeyi de pek sevmem. Öyle önünde biraz diz kırıp, gerdan bükme hareketlerini de. Bu yüzden genç bir kızken dayım bana “kazık karanfili” derdi. Eğilmez, bükülmez halimle, elimdeki tepsiye tırmanmaya çalışanlar, affedin beni.

Velhasıl, bir kek pişirdim, 47 yıllık psikolojik çözümleme yapmama neden oldu. Bu işte bir hayır var diyelim mi?

Siz şimdi keki merak ediyorsunuzdur! Hünerli ablam @kizcocuklari tarifi verdi. Whatsapp mesajlarıyla sesli ve yazılı adım adım yönlendirdi. Sorularımla baymış olacağım ki “Köprü mü inşa ediyoruz?” dediğini yazdım bir kenara. Lezzeti efsane bir kek oldu. İnşallah acemi şansı değildir.

Sevgi ve afiyetle,

Not: Göveçte, pastırmalı nohut pişireceğim. Bilinçaltımdan bu kez ne fışkıracak merak ediyorum.

Armağan

23 Mart 2016

 

Havuçlu kek tarifi:

3 yumurta

2 havuç

1 çay bardağı ayçiçek yağı

1 su bardağı toz şeker

1 su bardağı ceviz

1 su bardağı kuru üzüm

1 paket vanilya

1 paket kabartma tozu

1 yemek kaşığı tarçın

1 su bardağı yoğurt

3 bardağa yakın un

Derin kapta yumurta ve şekeri çırpın. Rengi açılsın, krema kıvamı olsun. İnce rendelediğiniz havuçları ve diğer bütün malzemeleri ekleyin. Elle çırpın ya da karıştırın. Yağladığınız kek kalıbına koyun. 180’ ısıtılmış fırında 35-45 dk arası pişirin. Süre, fırınların özelliğine göre değişiyor. Arada kürdan testi yapın. Kürdana bulaşmışsa devam, bulaşma yoksa tamam. Fırından çıkarıp soğumasını bekleyin. Sıcakken yenmez demedim mi 🙂

IMG_4365  IMG_4374  IMG_4376  IMG_4384  IMG_4391

4 comments

Leave a Reply

Your email address will not be published.