Kazdağı Milli Parkı’na ekim ayında gittik İki Kadın Anadoluda olarak. Alan rehberimiz Hüseyin Yetiştirici ile dolaştık. Sutüven ve Hasan Boğuldu bölgesini ziyaret etmeden önce sohbet ettik. Kazdağı’na sevdalı olan Hüseyin bey “Şimdi dingin bir ortam ve doğa dinleniyor. İnsan kalabalığı ve gürültü gitmiş, yağmur yıkamış. Buraya hiç kimsenin gelmemesi gerekir. Onun da istirahate ihtiyacı var. Biz bir can taşıyoruz, burada binlerce canlı var.” diye başladı söze. O’nu çok iyi anlıyorum, tabiatın da dinlenmeye ihtiyacı olduğu çok açık.
Kota Uygulaması Ne Kadar İyi Olur!
Dünyanın önemli tabiat mirası Kazdağlarına özellikle yaz aylarında ziyaret kotası konması gerektiğini konuştuk. Şöyle düşünün, bazı müzelere girişte böyle kota uygulaması oluyor. İçerdeki hava, nem, oksijen oranını korumak amacıyla belli sayıda grupları sırayla içeri alıyorlar. İnsan yapısı müzelere saygımız var da, tanrı yapısı mucizevi tabiat parklarına neden saygımız eksik olsun? İçme suyu bölgelerinde yüzenler, çam ormanları içinde sigarasını içip izmaritini yere atanlar, mangal yapanlar kontrol altına alınır böylece.
Sutüven Şelalesi
Suyun taştan taşa tüvlemesi yani atlaması, zıplaması anlamına geliyormuş. Bu şelale, suyun çıktığı yerden aşağı düşene kadar 17 metre boyunca taştan taşa tüvlediği yer. Sıcaklığı 7 santigrat derecenin altındaki, alabalıkların yaşadığı soğuk sular. Aslında doğduğu yer uzak. Hasan Boğuldu deresi boyunca 13 km yol katedip, buradan aşağıya dökülüyor.
Hasan Boğuldu Efsanesi
Geçmişi geleceğe, dünü yarına bağlayan efsaneler. Bilge kişilerin, çağlarına özgü simge ve sembollerle aktardığı, yaşandığı varsayılan hikayeler. Hasan Boğuldu, Yeşilçam sinema filmiyle popüler olan ama özünde bizim kültürümüzü yansıtan efsanedir. Bir masal değildir. Evleneceğin kişiyi seçmenin, övünmenin, gururlanmanın, haketmenin, geleneklerin anlatıldığı bir aşk hikayesidir. Efsanenin birden fazla versiyonu var. Büyük yazar Sabahattin Ali de öyküleştirmiş. Ben rehberimiz Hüseyin Yetiştirici’den dinlediğim haliyle aktarıyorum.
Masal değil özümüzün hikayeleri
Kadın kahraman Emine, göçer yaşayan, çobanlık yapan yörük halkından, obalı kızdır. Obaları tepededir ve orada yaşam zordur. Güç şartlara alışkın, kuvvetli bireylerdir.
Erkek Kahraman Hasan, Zeytinli köyünde annesiyle birlikte yaşayan, bahçıvanlık yapan ovalı bir oğlandır. Tepede yaşayanlar kadar kuvvetli olmayan, yaşam şartları onlara göre daha hafif, rahat olan insanladır.
Her hafta körfezin en büyük pazarı kurulur. Emine, kendi yaptıkları peynir, tereyağ gibi ürünleri obasından aşağıya indirir. Heybelerle en yukardan, aşağı pazara ulaşması kolay değildir ama Emine kuvvetlidir ve alışkındır.
Pazarda takas usulü ticaret yapılır. Ürünlerini verir, ovada yetişen sebze, meyve ve peynir yapmak için kullandıkları tuzu alır. Tekrar tepeye çıkarmak üzere sebzeyi, meyveyi heybelere koyar, katıra yükler. Tuzu kendi sırtına alır.
Yetiştirdiği sebze, meyveyi satmak için pazarda tezgah açan Hasan ile Emine karşılaşırlar. Gözleri kilitlenir. Gönülleri kanatlanır. Obasındaki onca güçlü kuvvetli delikanlı varken Emine, ovalı Hasan’a sevdalanır.
Hasan’ın aklı başından gider, afallar ve pazar yerinde Emine’yi gözden kaçırır. Derken Emine tekrar tezgahına gelir. Aralarında başlayan sevda kara sevdaya dönüşür. Evlenmeye karar verirler.
Geleneklere göre Hasan’ın gücüyle kendini Emine’ye kabul ettirmesi ve obaya çıkması gerekmektedir. Eş olabilmesi için bir çok imtihandan geçmesi şarttır. İyi bir ailesi, ahlaklı, güçlü olması gerekir.
Hasan, imtihanların çoğunu geçer. En zoru olan güç sınavı kalır geriye. Emine’nin ovadan obaya yukarı taşıdığı 40 okka tuzu sırtında çıkaracaktır. Eminesi hatırına sırtına çuvalı alır, yola koyulur. Bugün Hasan Boğuldu gölü olarak bilinen yere kadar gelebilir. Vücut alışkın değil, tuz sırtını yakmış, yara yapmıştır. Yıkılır kalır.
Emine, obasına kanıtlaması, geleneği yerine getirmesi için tuzu yukarı getirmesinin şart olduğunu söyler, Hasan yalvarır, kaçalım der ama Emine kültüre sahip çıkar. Çünkü, kültürü yaşatan kadınlardır.
Hasan’ı dinlemez tuzu sırtına alan Emine yukarı çıkar. Çadırına girer yatar. Hasan’ın sesi gece boyu kulaklarında çınlayınca, kalkar. Göle inme ister, ailesi izin vermez. Sabah ola hayır ola o zaman hep beraber gideriz diyerek beklerler. Sabah inerler kimse yok. Ararlar, seslenirler, yok. Edremit’e, Zeytinli’ye haber ederler, yok. Günler geçer.
Emine, melankolik sevdalı halde göl kenarında aşağı yukarı yürüdüğü bir gün, Hasan’a verdiği yazmayı bulur taşların arasında. Boğulduğuna hükmeder ve o yazmayla çınar ağacına kendini asar.
O gün bugündür o çınar “Emine Çınarı“, o göl de “Hasan Boğuldu Gölü” diye anılır.
Düzen Ne Vakit Değişti?
Kadının, kendine eş olacak adayı seçtiği, erkeğin kendini kabul ettirmek için yarıştığı zamanlardan bugünlere nasıl geldik? Bugünler ki kadının hakları yok pek çok yerde… Kadının gücü adına diyerek bitiriyorum.
Sevgiler,
Armağan
Ekim 2018
NOT: İçme suyu yazan göllerde yüzmeyin! Nokta!
Leave a Reply