Aralık ayındayız. En uzun gece dündü. Bu gezinin üzerinden de epey zaman geçti. Araya başka seyahatler, başka yazılar girdi. Notlarım kayıp. Aklımda kaldığı kadar yazacağım haliyle. Lakin, bizim için başka önemlidir, yeniden doğmanın hatta yaşarken yeniden doğmanın mümkün olduğunu idrak ettiğimiz unutulmaz bir hatıradır bu seyahat… Sadece bu not, her şeye bedeldir.
Meraklandınız, anlatmayacaksam niye böyle giriş yaptım diye soruyorsunuz! Burada anlatmayacağım ama karnımın da şişini indirmek lazımdı. Bir fıs iyi oldu bana.
İş için tatil ne güzel!
Fatih, Pharmasea Eczacılar Kongresi’ne davet edilmişti. Gemide yapılıyormuş. Cruise ile Çeşme’den açılıyorlarmış. İsteyen kongre süresine katılıyor isteyen tura devam edebiliyormuş. Ara durak olarak tekrar Çeşme’ye geldiği için inebiliyorsunuz. Biz davetli olarak 8 Ağustos 2017’de indik. (Hani o yeniden doğuş tarihi). Çiftlikte üretim sezonumuz olduğu için ekstra yoğun olduğum günlerdi, kısa sürmesi işime gelmişti.
Gemide bir kongre fikri farklı ve güzel. Eczacılar, bilim insanları, sağlık sektörünün pek çok paydaşı oradaydı. (İyi ki oradaydı)
Çeşme’den ayrılış
Pasaportlar görevli gemi personeline teslim edildi, kayıtlar yapıldı, tur boyunca kimlik ve pasaport yerine geçecek isme özel manyetik kartlar verildi. Kamaramıza çıktık. Deniz manzaralıydı. oh ne güzel! Eşyaları bıraktık, can yeleklerini aldık. Büyük salona indik, Zorunlu Güvenlik Tatbikatı’na katıldık. Gemide yaşamın kuralları var. Disiplin gerektiriyor. Uymanız lazım. Gemi personeli kalabalık, kibar. Sizi her adımda bilgilendiren, yönlendiren kişiler. Aktardıkları genel kuralı içselleştirirseniz, gerisi kolay.
Celestyal Nefeli, orta büyüklükte diyebileceğim bir gemiydi. Daha büyüğüne bindim mi? Henüz hayır! Çocukluğumda meşhur dizi film Aşk Gemisi ile mukayese ettim desem 🙂 Görmüş, geçirmiş bir hali var. Pirinç trabzanlar, özenli pervazlar, tavanlar, el işçiliği nedeniyle bana verdiği duygu böyle en azından.
Mikonos’a varış
Akşama doğru Mikonos’a vardık. Binalar beyaz. Yollar temiz. Fazla ağaç yok. Bar, cafe, restoran bolca. Marinasında gördüğüm yatlar, gemi büyüklüğünde, uzay üssü gibi.
Ünlülerin tatil cenneti, ünlü ada. Baştan söyleyeyim pek haz almadım. Popüler, kalabalık ve buram buram turistik havası bana ağır geldi. Fakat, Yunan komşularımızın turizm stratejilerine saygımı teslim etmeliyim. Konseptler çorbaya çevrilmemiş. Dünyanın kalbur üstü insanlarının yoğun tempo iş hayatlarından sıyrılıp, tatilin dibine vurup, kafaları resetleyip tekrar resmi hayatlarına dönebilmelerini sağlayan bir hizmet sunuyor burası. Alkışlıyorum.
Milos Adası
Güzel, küçük, şirin bir ada. Yaklaşık 3 saat geçirdik. Önce adada yürüyerek tur attık. Araba kiralamak istedik. Otomatik vites bulamayınca, vazgeçtik. Üstelik pahalıydı. Sahilde oturduk, kahve içtik. Ardından geldiğimiz yönün aksine yani denizi arkamıza alınca sola doğru ilerledik. Sakin bir plaj vardı. Deniz çok güzeldi. Tadını çıkardık.
Siros Adası
Aynı gün akşam Siros Adası’na vardık. Canlı bir çarşısı var. Dükkanlar ufak ve tarz. Bayılıyorum özenilmiş vitrinlere. Onlardan biri de Alkisti Jewelry (www.instagram.com/alkisti_jewelry/) Genç bir hanımın hem takı atölyesi, hem dükkanı. Çok da kibar. Boynumdaki süryani nazarlığı çok ilgisini çekti. (Arkadaşım Aliye Takı çalışmasını anmadan geçmeyeyim) Sanatkarlar, sanat ve el işlerini fark ediyorlar.
Trafiğe kapalı sokaklarda uzun masalar. Yemekler, eğlenceler. Mermerle kaplı uzun ve geniş bir cadde. Şehrin eski kudretli günlerinden izler…
Pire Limanı
Daha önce Atina seyahatimizde Pire Limanı ve Mikrolimano’ya gitmiş olduğumuz için gemiden inmedik. Hava inanılmaz sıcak ve nemliydi. Ağustos sıcağının yeryüzüne aktığı zamanlar. Klimalı, serin gemide zaman geçirmek daha iyi fikir gibi geldi bize. Yanılmadığımızı gemiye geri dönenlerden doğruladık.
Ve ertesi sabah…
8 Ağustos 2017… Fatih ve benim hafızamızdan silinmeyecek bir tarih.
Sürekli kullandığınız, kullanmak zorunda kaldığınız bir ilaç varsa, biri çıkıp bunu bıraktırıyorsa… On adım geriye çekilin, sakince düşünün. Metabolizmanıza radikal değişimler yaşatmayın. Anlı şanlı, yaşlı başlı profesörler olsa bile…
Çok şükür ki bizim iyi dostlarımız arasında, genç profesörler vardı, şanslıydık.
Kripto gibi yazı oldu farkındayım. Ne anlattığımı anlamadınız, ben de ne yazdığımı anlamadım. Gezi desem değil, iç dökme desem değil. İkisinden biraz, nefes açma yazısı diyelim buna… Kalın sağlıcakla…
Sevgiler,
Armağan
Leave a Reply