Brooklyn Ne Güzel Şeysin

820 1024 Armağan Portakal

Nursel ile teyze yeğen dolaştık New York’ta. En etkilendiğimiz bölgesini bir kaç kelimeyle nasıl özetlersin diye sordum: “Kendine özgü, sanat, sakin, görmüş geçirmiş” dedi. İleride kapitalizm dişlerini kemiğe kadar geçirdiğinde ne olur bilmiyorum. Şimdi, tadı damağımda kalan çocukluğumdan bir lezzet. Mis kokulu beyaz sabun. Hatırlayınca gülümseten eski bir şarkı gibi. Velhasıl, Brooklyn sen ne güzel şeysin!

brooklyn gezilecek yerler

Manhattan’dan metroya binin, güneyde Brooklyn köprüsüne en yakın yerde inin. Köprüyü yürüyerek geçin. Fotoğrafçılar için not düşeyim, öğleden sonra gitmeniz en iyisi. Köprüyü, arkasında fazla detay olmadan çekebilirsiniz. Sabah ışık yönü bu nedenle iyi gelmedi bana. Karşı kıyıda ulaştığınız yer Brooklyn’in Dumbo bölgesi. Güzel kafeler, güzel butikler, kitapçılar, şiir dükkanlarıyla karşılacaksınız.

IMG_2531 kopya

Dumbo’da keyifli bir café var. Almar. Sade tarzıyla ferah bir yer. Rezervasyon masasındaki vazo dikkatimi çekmişti. Büyük ve içinde teptaze çiçekler duruyordu. Biz o vazoya en yakın, pencere kenarında bir masada öğle yemeği yedik.

brooklyn gezilecek yerler

Yemekten sonra Williamsburg’a doğru yürümeye başladık. Elimizde harita önce Greenpoint’e ulaşacaktık. Fakat, kestiremediğimiz kadar uzak olduğunu tarif zorduğumuz kadından öğrendik. 62 numaralı otobüse binerek Bedford caddesinde indik. İşte burada başladı çocukluğumun tadları. Geniş caddeler, alçak binalar. Dışı camlı yeniyetme inşaatları görmeyince insanın içini huzur kaplıyor. Yeşil taksileri, güzel insanları var.

brooklyn gezilecek yerler

İndiğimiz kavşakta, caddeden karşıya geçecek ve sola doğru devam edecektik. Fakat, Nights&Weekends kafesini gördük, dışardaki genişçe masada bir grup genç yemek yiyor, bira içiyor, neşeli sohbet ediyorlardı. Grubun pozitif enerjisi mi, yoksa tabaklardan gelen sarımsakla karışık mis kokular mı bilemiyoruz, kendimizi masada oturur bulduk. Henüz acıkmamışken onların yediği “mahi mahi tacos” ile “red stripe” birayı ısmarlamıştık.

IMG_2680 kopya

Bedford caddesinden, sokakları geze geze Williamsburg merkezine vardık. Ağaçlı sokaklar, bir kaç basamakla sokak kapısına çıkılan müstakil evler, bisiklete binenler, kocaman bebek arabasında beş çocuğuyla neşeli neşeli yürüyenler… Burası çok güzel. İnsanlar kibar. İnsanlar güzel. Ahestelik var. Sanki sayfiye yeri.

brooklyn gezilecek yerler

Otelimizdeki yerel dergide Mast Brothers çikolatayı okumuştuk. Sora sora bulduk. Dükkan değil sanat galerisi. Çikolatalar öyle sergilenmiş. Aklınıza gelemeyecek türlü çeşitleri var. İster paketli, ister ufak küplerden dilediğiniz kadar alabiliyorsunuz. Vanilyalı ve papatyalı denedik. Yalnız uyarayım, çikolata çok güzel ama küçük küpün tanesi 3 dolar. Bir çikolataya gösterdikleri özeni, sunumdaki zarafeti görünce değer dedim. Bu kadar nazikçe, insan sevgilisinin elini tutmaz, öyle bir hassasiyet.

brooklyn gezilecek yerler

Bu seyahat fotoğraf için değil, yeğenimle birlikte gezmek içindi. O yüzden bolca mekan keşfettik. Beni okuyanlar bilir. Fotoğraf için tek başıma gitmişsem, yemek olayına pek girmem. Atıştırma, geçiştirme yapar, zamanımı yürümeye, keşfetmeye veririm. Nursel, gitmeden uzun uzun çalışmış, güzel cafeler listelemiş. Böylesi de hoşuma gitti doğrusu. Oturmak, dinlenmek, yeni tatlar keşfetmek için… Ama söyleyeyim Brooklyn başlı başına O’nun önerisiydi. Aferin!

brooklyn gezilecek yerler

Manhattan’a metroyla geçmek için durakları ararken, yine bir kavşaktaydık ve Sugarburg davetkar bir kafe olarak köşebaşında duruyordu. Boşa vakit harcamayan ama güleryüzü de ihmal etmeyen insanların çalıştığı mekanda filtre kahve içtik. New York’un heryerinde olduğu gibi temiz, sağlam ve tekmil tuvaletini kullandık.

IMG_2720 kopya

Tuvalet ne kadar önemli ama bir o kadar ihmal edilen bir hizmet Türkiye’de. Büyükşehirlerden, Anadolu’nun köşelerine kadar tam, sağlam, hijyen bir tuvalet bulmakta zorlanıyoruz. Hep mekanlar mı suçlu? Hayır. Bizler de temiz kullanmayı, temiz bırakmayı her zaman beceremiyoruz!

Konumuz Brooklyn, o güzel şehir. Hatıraları tetikleyen, bir kokuyla, bir dükkanla, evlerin basamaklarıyla beni çocukluğuma götüren şahsına münhasır yer. Dört yıl önce New York’ta bir ay kaldım. (Bloğumda büyüteç işaretinden aratarak anılarımı okuyabilirsiniz.) O zaman Brooklyn’e gitmek aklımdan geçmemişti. Çünkü, pek de tercih edilen bir yer değildi. Bu gidişimde, gözlemim şu ki, hayat oraya doğru akıyor. Daha doğrusu orada zaten hayat var, kendine çekiyor.

 

Giderseniz Williamsburg’ta daha fazla zaman geçirin. New York’ta yaşayan bir arkadaşım Brooklyn’de 5. ve 7. caddeleri görmem gerektiğini söyledi. Bizim zamanımız kalmadı, sizin aklınızda olsun.

Aklımda ne kaldı derseniz. Kibarlık ve kendine özgülük diye cevaplarım. Kendime özgü şekilde de yazıyı bitiririm…

Sevgiyle,

Armağan

Mayıs 2016

1 comment

Leave a Reply

Your email address will not be published.