Tarihine bakıyorum, mektup benden on iki yaş büyük. Hey gidi hey diyerek okuyorum. Lütfen sakin bir zamanınızda, sindire sindire okuyun!
*** *** ***
“Çok sevgili anneme kardeşime
8/1/1957
Anneciğim nişan hazırlıklarına başladığımız andan itibaren Allah ömür versin Hüsnü bir dediğimizi iki yapmadı. Anneciğim nişanı anlatayım. Pazar günü İzmir den misafirler yedi kişi otomopille öğleye yakın geldiler. Önce Reyan a inip biraz dinlenmişler. Reyan a daha önce söyledim, misafirlerle birlikte beklerim demiştim. Hep beraber geldiler. Şahap bey, damat hep beraber geldiler. Yemekleri erkek ahçısı lokantada yapıp eve hazır getirdi. O kadar rahat ettim ki hiç telaş olmadı. Yemekler gayet güzel oldu Söheyla cım, biz de misafir gibi oturduk yedik ahçı masada mükemmel servis yaptı, yanında çırağını getirmiş. Bir bulaşıkçı tuttuk, bir daha kadın tuttuk mükemmel dört kişi ayakta döndüler, çok rahat ettim.
Nişan pek güzel oldu. İki oda bir salon yukarda bile misafirler vardı. Hep tanıdık kimseleri davet ettik güzel ağırlamak için.
Geçenler de Peri’han Salihliye gelmiş Süheyla cım, yemeğe davet ettik. Hüsamettin ide çağırdık. Hareketleri o kadar kibar ki Allah gönnümüze göre verdi. Geç saate kadar oturduk misafirleri geçirdik, biraz daha oturdu nişanda çekilen fotoğrafları getirmiş hiç güzel çıkmamış gülüştük. Kalktı giderken hem elimi öpüyor hem de annemler sizi bekliyor lar dedi.
Oradan gelen nişanlıkları gayet güzel almışlar. Çiçekli lame elbise içine tafta gömlek, krep saten uçuk pembe çamaşır, ayakkabı terlik çanta tuvalet takımı çorap gümüş tabak içi şeker dolu, altın nişan yüzüğü, platin pırlanta bilezik bir sıra iri iritaş çok zarif. Güzel Allah sonunu eyi etsin Söheylacım.”
*** *** ***
Bir romandan değil… Gerçek bir mektup. Korona günlerinde anılara sarıldık sarmalandık ya. Annem de bu mektubu tekrar çıkarmış. Nurdan ablam annemin yanında, bize mesajla yolladı. Fotoğraflar, dolaplar, çekmeceler, hatıralar unutulan ya da çok eskide kalıp yıllar içinde üzerine yığılanlardan kurtulan gerçek hikayeler bunlar.
Sene 1957, annem ve babamın nişan merasimi sonrası, ananemin kaleme aldığı bir mektup bu. Kendi annesine (ninem) ve kız kardeşine hitaben.
Siyah beyaz bir film canlanıyor zihnimde, satırları okurken. İçimde bir garip rüzgarlar, yankılar. Vaktinde yemediğim ve şimdi erimiş olduğuna pişmanlık duyduğum o güzel dondurmaya bakar gibiyim. Güzel, kibar, romantik bir dönemin hayal perdeme yansıması…
Ben o kibar insanların torunu, o kibar insanların kızıyım… Minnettarım.
Bu resimde sapasağlam hala aramızda olan annem, teyzem ve büyük kuzenimize çok şükür diyorum.
Hepinize sağlık dolu günler, güzel anılar diliyorum.
Belki bir gün bu mektubumu da birileri çıkartır okur, kimbilir…
Armağan
Nisan 2020
Elif
Okurken hüzünlendim…köyde doğup büyümüş, şehire üniversite okumak için gelen 90 li yılların nesli olarak, Türk filmi karesi geldi gözlerimin önüne….
Be güzel, çok şanslısınız…