Yürüyüş yapıyorum. Yeşillikler arasında. Cebimde anahtarlar. Ve anahtarların sesi…
Evin anahtarı, asıl anahtarlık, akbil, hatıra bir anahtarlık daha… Ne anlatıyorlar birbirlerine merak içindeyim. Koyu bir muhabbet halindeler. Durup kulak kabartsam olmuyor, sükunete bürünüyorlar. Yürüsem konuşmaya başlıyorlar ama yine de anlayamıyorum. Galiba her kafadan bir ses çıkıyor. Kim konuşuyor, kim dinliyor belli değil. Fakat benden ilham aldıkları belli. Duruyorum susuyorlar, adım attıkça lafa dalıyorlar.
Minik bir havuzdu, içimde kocaman bir ses oldu, söz oldu. Küçüktü ama temiz sesi o kadar güçlüydü ki, kakafoniyi bastırmayı bilmişti.
Ufacık bir sesti ama çok kuvvetliydi. Üstelik “kaba kuvvetli” değildi. Nazikti. Zarifti. Zor kullanmadan ruhuma akıyordu.
Armağan Portakal
Leave a Reply