Arguvan: Türkülerin Işığı
Evvel zamanda, bir kaymakam Arguvan’a atanır. Adını ve ününü duyduğu şehre doğru mutlulukla yola çıkar. Bindiği otobüs son durağa gelir, bütün yolcular iner ama kaymakam oturmaya devam eder. Muavin yaklaşır “Beyim gelmiyor musun?” diye sorar. Kaymakam etrafına bakar ve yanıtlar “Hayır, ben Arguvan’da ineceğim.”.. Oysa orası Arguvan’dır…
*** *** ***
Malatya’dan minibüse bindik. Kayısı bahçelerinin arasından yemyeşil ovalarla çevrili asfalt yolda gidiyoruz. Derken bahçeler bitti. Bozkıra döndü. Manzara sarardı. Uçsuz bucaksız oldu. Tek tük kayısı bahçeleri görür olduk, otlayan sürüler bir de. Yükseldik, tırmandık. Arguvan tabelası karşıladı 9 bin nüfusuyla. Derken bir tabela daha “Bozuk satıh 4.5 km”çıktı karşımıza. Çok uzun zamandır devam eden yol çalışması Arguvan 11. Uluslararası Türkü Festivali öncesi de bitmemişti anlaşılan. Toz toprak bir yana kış aylarında tehlike ve engel yaratması muhtemel, şimdiden çileye dönmüş bozuk bir yol… Karayolları mı, büyükşehir belediyesi mi hangi kurumun sorumluluğundaysa işleri hızlandırmaları vatandaş hakkı için gerekli.
*** *** ***
Merkezde minibüsten inince hikayedeki kaymakam gibi oldum. Bu ufacık yer meşhur Arguvan mıydı? Ağaçlar altında parkta oturunca Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı yetkilileri kendileri de söylediler ünü kendinden daha büyük diye. 11. Uluslararası Türkü Festivali kapsamında yapılan medya konulu panelde Fatih (Portakal) de konuşmacılar arasındaydı. (Diğer konuşmacılar Zeynel Lüle, Merdan Yanardağ, Şehmuz Diken) İlk kez göreceğim Arguvan’ı fırsat bulursam fotoğraflarım diye ben de gelmiştim. Panel sonuna yaklaşırken salondan çıktım. Gönlüme göre dolaşayım, bakalım karşıma ne hikayeler gelecek diye düşünürken bir hanım bana heyelan bölgesini, heyelandan sonra ortaya çıkan kayaları, hatta eski yerleşim yeri kalıntılarını gösterdi, heyelan nedeniyle bir kaç kere şehrin yer değiştirmek zorunda kaldığını anlattı. Sonra merkezde, çarşıda dolaştım, mısır yedim, koçanı atarken karşılaştığım hanımlar Unesco’ya ilişkin güzel haberler verdi. Çay içmek için oturduğumuz mekanda su kaynaklarına, doğal hayata tehditleri aktaran yetkililer ve yaylada yaşayan çiftçilerle tanıştım. Karşıma dolu hikayeler çıktı. Bana anlatılanları sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.
Türkü Festivali
Arguvan, kırsal, yılda bir defa ekim dikim yapılan, kurak araziye sahip, ekonomisi yok denecek kadar ufak bir yer. Bu sebeplerle yoksul insanlar, kurtuluşu eğitimde görmüş, çocuklarını okutmuşlar, Arguvan dışına açılmışlar. Özellikle İstanbul’da örgütlenerek önce Arguvan Köy Merkez Derneği’ni kurmuşlar, ardından Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı olarak geliştirmişler. Öğrencilere burs vermenin dışında Arguvan’ın özelliklerini ortaya çıkartacak ne tür çalışmalar yapılabileceğini araştırmışlar. İnsanları bir araya getirmek açısından en iyi bildikleri “Türküler”de karar vermişler. Çünkü bu bozkırda hep türküler söylenmiş, dertler türkülere anlatılmış, sevinçler türkülere işlenmiş. Ayrıca yöreye özgü Arguvan ağzı olması, bozlak, barak havası veren uzun havaları farklılığı pekiştirmiş. Bugün Türkiye’de değil dünyada tek olan Türkü Festivali uluslararası boyuta taşınmış.
Küçük bir kasaba olmasına rağmen festivale katılım nüfuslarının 2-3 misli katılımla gerçekleşiyormuş. Farklı şehirlerden yurtdışından gelen insanlar hasretlerini, özlemlerini gideriyormuş. Burası birleşme kavuşma noktası oluyormuş.
Türküler: Unesco Kültürel Miras Listesine Giriyor
Çarşıda dolaşırken tanıştığım İnönü üniversitesi öğretim görevlisinden duyduğum bu haberle çok mutlu oldum. Günümüze sadece sözel yani kulaktan kulağa anonim şekilde aktarılmış eserler bunlar. Toplumun aynası hikayeleri taşıyan ezgiler, deyişler. Arguvan türküleri, alevi müziğinden yapısal karakteristik özellikleriyle ayrışıyormuş. Kendine has uzun havaları, söylem açısından farklılık arzeden ikilemeler, katmaları barındırıyormuş. Kırık havalardan ziyade özellikle uzun havalarda ortaya çıkan farklar bunlar. Unesco Somut Olmayan Kültürel Miras listesine girmesi için prosedur başlamış. İlk olarak ulusal envantere alınmış. Bundan sonra adım adım işlemler yapılacak ve Unesco listesinde yer alması sağlanacakmış. Peki bu ne anlama geliyor? Kültürün koruma altına alınması, araştırılması bir yana Unesco kültürel miras listesine girince dünya çapında turizm hareketinden yararlanılıyor. Çünkü, bu listeleri takip eden, gezilerini buraları görmek üzere planlayan kitleler varmış. Fakat Unesco listesine girdiğinde kültür turizmi kapsamında festival var diye gelen yerli ve yabancı turistlere dört dörtlük organizasyon ve konaklama olanakları sunmak gerekiyor. Bu hazırlıklar ise Arguvan’ın tek başına altından kalkabileceği maddi boyutta değil. Zaten tek başına Arguvan’ın kaynak yaratması mantıklı da değil. Bu kültür mirası ülkemizin değeridir ve devletin bu festivali desteklemesi zaten gerekmektedir. Açıkçası, bugüne kadar destek olunmamasını yadırgıyorum, Anadolunun pek çok yeri gibi Arguvan da, kültürel anlamda bir hazine. Bizler bu hazinelerimizle bir ve bütünüz.
Arguvan Doğal Hayatı Tehlikede!
Arguvan ve Köyleri Doğal Hayatı Koruma Derneği başkanı Muharrem Bayrak Malatya’da bir ilk olduğunu, çevredeki gelişmeleri yakından izlediklerini, gelecekleri için tehdit oluşturan unsurları önlemek ve doğal hayatı korumak amacıyla dernekleştiklerini belirtti ve ekledi “Arguvan’ın doğası madenciler, avcılar tarafından yağmalanmaktadır. Ayrıca Hekimhan tarafından kaynak suları (gözeleri) götürülmeye çalışılmaktadır. Kendi kaynak sularına içilmez raporu alarak Arguvan’ın kaynakları kullanılmak istenmektedir. Bu durum Arguvan’daki kızıl kavak ağaçlarını ve yaban hayatını bitirecektir. Organize olmak için derneği kurduk. Amaç doğamıza sahip çıkmak.”
Diğer yandan kontrolsuz avcılık, kuş popülasyonunun azalmasına ve dolayısıyla çekirgelerde artışa neden olmuş ve arıcılık zarar görmeye başlamış. Önlem olarak ilçe kaymakamı, ilçe emniyet amiri, ilçe jandarma bölük komutanı, ilçe tarım müdürü, Arguvan ve köyleri doğal hayatı koruma derneği başkanı olarak 5 kişilik İlçe Av Komisyonu kurmuşlar “İlçe acilen avcılığa kapatılmalıdır. Yaban hayatı bitmektedir.” kararını il yönetimine bildirmişler. Fakat, resmi makamlar konuya ilgi göstermedikleri gibi avcılara geniş haklar tanınmaya devam etmiş. Burada büyük bir çığlık var. Arguvan’ın yaşam alanları tehlikede. Sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir hayat için doğal hayatı korumaya kendini adayan bu insanları duymak şart…
Soğukpınar gözeleri!
Su kaynaklarından bahsederken genç bir çiftçi dedi ki: “Soğukpınar gözelerini götürmek doğaya ve insana yapılan zarardır. İnsanların geçim kaynağına zarardır. Arguvan’daki büyükbaş ve küçükbaş hayvanların tek su kaynağı orasıdır. Bu sudan beslenen ağaçlar (mesela kızıl kavak, ardıç, dağ vişnesi) kuruyacak.”
Şu anda suyun çekilmesi işlemleri için mahkeme durdurma kararı vermiş. Ancak Hekimhan tarafı çalışmasına devam ediyormuş. Gözelere kepçeyle yol gitmiş. Dere içinde çok sayıda kızıl kavak ağacı yıkılmış, üzerinden kepçe geçirilmiş. Doğanın bu şekilde zarar görmesi, insanların geçim kaynağının yok edilmesi, gelecek için alarm değil midir?
Dede Eren…
Akşam oldu uzun bir masa etrafında yemeğe başladık. Festivali nasıl bulduğumu sordular. Gündüz yaşadığım bir olayı ve düşündüklerimi paylaştım. Orta yaşta bir hanımla tanışmıştım. Kalabalıktan, herkesin burada buluşmasından ne kadar mutlu olduğunu anlatıyordu. Gece geç vakitlere kadar türkü dinlediklerini, sonra dolaştıklarını, tenha bile olsa kimseden korkmaya gerek olmadığını, zarar gelmeyeceğini çok emin ifade ederken gıptayla dinlediğimi anlattım. Oysa gece geç vakit tenha dağ başını bırak, sokakta yürümek ürkütücü olmaya başladı, Haberlerde izliyoruz türlü tacizlerle karşılaşan insanların sayısı artıyor.
Fatih ile ortak fikrimiz şu oldu ayrılırken, kalabalık ama gürültüsüz, bağırmadan konuşan ama sesini herkese duyuran, en önemlisi birbirini dinleyen insanların muhabbetini, sükunetini çok değerli bulduk. Gencecik bir delikanlının sazını sözünü dinlemeyi sevdik. Dede eren geldiğinde masadaki herkesle karşılıklı hürmetini gördük. Genç arkadaşın sazını takdim ederken saygı dolu ritüelini sessizce izledık.
Arguvan… Seni geç tanıdım ama iyi ki tanıdım…
Sevgiyle,
Armağan Portakal
08.2014
Leave a Reply