8 Şehir ile Büyük Çin Turu

1 1 Armağan Portakal

Büyük Çin Turunu kısa kısa notlarla nasıl anlatabilirim? Deneyeceğim!

Rota aylar önce oluşturuldu. Öyle 3 şehirlik değil. Pekin – Xi’an – Dunhuang – Zhangye – Lanzhou – Yangshuo – Guilin – Shanghai ile 8 şehir ve çok büyük coğrafyayı kapsayan, 15 gün, binlerce kilometreyi kapsayan bir gezi.

Bir rüya yaşadım diyebilirim. Çin için algılarımıza doldurulan bütün ön yargılardan kurtulmak için bu tur yeter. Zaten amacım buydu. Bunca sene Hollywood filmleri yüzünden ürktüğüm Çin, son yıllarda bana göz kırpmaya başlamıştı. Geçen seneden beri Rusya (Sibirya), Tataristan, Moğolistan, Özbekistan ve sonunda Çin diyerek Asya’da epey gezindim. Ve hayran olmak yetmez, kalbim oralarda farklı titreşti. Kendimi çok iyi hissettim. Galiba bu kadarı yeterli, uzun laflar etmeye gerek yok. Kalbim, ruhum sevdi. Köklerimizin coğrafyaları olduğu için belki de. Ortak geçmiş, izler, doğallık iyi geldi. Ayrıca, güzel ve yemyeşil şehirler, bitmeyen ormanlar, temiz akarsular, ağaçlar… Asya beni etkileyen coğrafya oldu. Şimdi değilse ne zaman diyerek ertelemeyin, gidin yaşayın. Böylesi bir geziyi blogda yazıya dökmek kolay değil. Emin olun yaşadıklarım bu kadar değil.

Pekin – Yasak Şehir

Çin gezim Pekin ile başladı. 21milyon nüfuslu megakent. Ağaçlık ve temiz. Kalabalık ama düzenli. Trafik var. İlk durağımız “Yasak” yani harem, mahrem, izinsiz girilmeyen bölümler anlamında. Burası hem devlet yönetimi hem de imparatorun yaşadığı ev (saray). 14.yy’da yapımı 3 senede bitmiş. Ama planlaması, hazırlık, malzeme tedarik ve ekip oluşturma 12 sene sürmüş. Yapımı kısa sürede ama strateji ve planlama titizlikle yapıldığından. Astronomiye önem verilmiş yapımı için. Alan olarak büyük. Bizim Topkapı Sarayı gibi yaygın ve alçak binalardan oluşuyor. Sedir ağaçlarından yapılmış. Etrafında kanallar oluşturulmuş. Savunma ve korunma için. Zemin yer altına taş döşenmiş, tünel kazarak ulaşılması engellenmiş. Her yer pencereli, dışardan içerisi görünmüyor ama içerden dışarıya hakimler. “Son İmparator” diye bir film var, etkileyicidir izlemek isterseniz.

Pekin’de “Cennet Tapınağı”

İmparatorluk zamanında, senede iki kere seremoni için buraya imparator gelirmiş. Yasak Şehir dışında ama imparatorluk özel tapınağı. Geleneksel kostüm giymiş genç kızlarla fotoğraf çekilmek ve onları çekmek mümkün. Şangay’dan gelen aile ve iki tatlı kızı ile fotoğraf çekildik ve kalplerimizle anlaştık.

Çin Seddi Görülmeden Pekin’i Gezdim Diyemezsin!

Sadece Çin’in değil dünyanın ikonik yerlerinden biri. Etkileyici manzara. Tırmandım ve 390m rakımdaki kuleye vardım. Çok yoruldum ama şahaneydi. İnince banklarda yattım 10dk kendime geldim.

Yaklaşık 22.000km uzunluğunda, yekpare olarak en uzun parçası 1.000km. MÖ 7-8.yy’larda savunma hattı diye başlıyor. Duvar+burç+kule yapılarıyla hem savunma hem iletişim sistemi. Ayrıca verimli topraklarla çöl arasında sınır görevi var. Ülkenin sınırı değil. Uzaydan görülmüyor. Tek parça değil, tepeleri birleştiren hatlar gibi düşünün. Zamanı yansıtıyor kerpiç yapı da var beton taş olanı da. Merdiven basamakları dik. Dolaşım ya da iskelet sistemi hassas olanlara önermem.

Xi’an

Xi’an yemyeşil, düzenli ve temiz (Pekin de öyleydi. Yol boyu -1.100km- kentler de öyle görünüyordu). Burada çınarlar çok mesela. Memleketteki ağaç-orman yokedicileri aklıma geldikce kıskanıyorum burayı.  Ben bu şehre bayıldım. Daha ilk gün ilk görüşte kentin enerjisini çok sevdim, kendimi çok iyi hissettim. Meydanda kostümlü genç kızlarla yine kalp yaptık. Ellerini yanaklarına götürerek kalp yapıyorlar, biz ellerimizi birleştirerek kalpler yapıyoruz 🫶

Yerel kostümler giydik, saçlar yapıldı, makyajlar. Sokağa çıktık, meydanda fotoğraflar çekildik. Akşam da sürpriz bir rezervasyonla ruhumuz doydu. #tangyuegong geleneksel dans gösterisi muhteşemdi. Her çeşitten birer mantı servisi yemek olarak sunuldu. Kestane mantısı, vejetaryen mantı gibi bol çeşit.

Bisikletler, çoğunluk elektrikli arabalar ve motorlar. Kalabalığa rağmen gürültü yok. Nüfus 12 milyon. İpek Yolu’nda batıya doğru ilk kervansaray. İpek Yolu etkileşimi ile islamiyetin ilk geldiği kent. Müslüman mahallesi ve tarihi cami var. İlk başkent. 1987’de keşfedilen Terracotta Askerleri’nin yurdu. Surlarla çevrili en büyük kent. Asya’da ilk aydınlatılan şehir. En önemli Budist tapınağı (resimlerde 7 katlı bina) Dayan Ta pagodası burada.

Terracotta Askerleri Müzesi

Dünyanın en ikonik tarihi yerlerinden biri ve gerçekten etkileyici. Ancak siz giderseniz Çin’de okulların tatil olmadığı mevsime denk getirin. Çin’de daha çok iç turizm yaygın ve çocuklarıyla ziyarete geliyorlar yaz tatilinde. (Yasak Şehir ve Çin Seddi de kalabalıktı ama açık hava gezisi diye  rahatsız olmadım) Terracotta Müzesi kapalı alan oldugundan kalabalığı tarif edemem size. Halbuki insan heykellere dalıp daha uzun vakit geçirmek istiyor ama bu kadar da gördüm ya daha ne olsun🌟 1987’de bir çiftçinin tarlasını sürerken ortaya çıkan eserlerle keşif süreci başlamış. Kendisiyle tanıştık. Hediyelik mağazasında masası var. Değer verilmiş unutulmamış ne güzel.

MÖ 200’de 7 hanedanı birleştirip Çin’i oluşturan imparatorun yaptırdığı terracotta kil malzemeden askerler. Yer altına gömülmüş düzenli bir ordu. General, albay, okçu, mızrakçı gibi rütbelerde 8.000 kişi diyebiliriz. Çünkü hepsi birebir boyutlu ve hepsi birbirinden farklı. Atlar, arabalar ve bir orduda ne varsa her şey. Sanki imparator yaptırdığı terracotta askerleri, topraktan yaratılış efsanesinin sihirini biliyor ve diriltecek gibi.

Gaddarlığı ile bilinen imparator pek sevilmese de (hangi imparator seviliyor ki) bir çok kural ve düzen getirmiş, mesela:
– Tek dil
– Liyakat sistemi ve memuriyet sınavları
– Ortak ölçü birimleri

Terracotta askerler aslında renkli boyalı ama topraktan çıkarıldığı an havayla temasında renkler siliniyor. İmparatorun mezarı askerlerin olduğu yerde değil. Yakında farklı bir tümülüste. Henüz nasıl korunacağı tam bilinmediği için belki çıkarmamışlar. 1939’da iç savaş bitirilip yeni cumhuriyet kurulurken, tarihlerinde ilk birleşmeyi yapan bu atalarından esinlenerek Çin ismini kullanmışlar.

Xi’an Müslüman Mahallesi

Şehrin merkezinde Şian (Xian) Ulu Cami (Daxuexi Camii) M.S. 8.yy’da Tang Hanedanlığı döneminde Çin mimarisi ile yapılmış, İslam’ın gelişi İpek Yolu etkisiyle olmuş. Çünkü sadece ticaret yolu değil kültür ve geleneklerin de etkileşimini sağlıyor.

Bölge müslüman mahallesi olarak biliniyor. Çok aktif, hareketli, canlı, fıkır fıkır bir bölge. Kesinlikle bir cazibe merkezi. Büyük kavşak ve ana caddeden sıra sıra dükkanların olduğu sokağa sapıyorsunuz. Orayı da geçince şehrin gürültüsü bir anda yok oluyor ve cami avlusuna -daha çok iç içe bahçeler gibi- giriyorsunuz. Grup olarak gezdik, cami içine girmedim. Serbest zamanımız vardı. Grup dağıldı, biz iki kişi bahçesinde sessizliği yaşadık biraz. İbadete gelen yaşlılar, fotoğraf çektiren gençler, olanı izleyen biz…

Dunhuang “şarkı söyleyen kum dağı”

Bu şehiri çoook sevdim. Ruhum sevdi. Gönlüm sevdi. Xian’ı geride bıraktı ve favorim oldu. Huzurlu, güvenli, canlı ve karakteristik. BAYILDIM🫶
200.000 nüfusu var. Harika bir gece pazarı var. Acı yemeği seviyorlar.


Gobi Çölü yanında vaha kenti. Hilal gölü var vahada. Budistlerin en mühim noktalarından biri hatta 1.000 yılık Mogao mağaraları burada. Mağaralara gittik duvarlarındaki desen figürleri gördük anlamlandırmaya çalıştık. Buda heykellerini izledik.

Geçen sene 3.000.000 turist gelmiş. (Çin de Rusya gibi daha çok iç turizm yaygın.) İpek Yolu Müzesi burada. Çin Seddi’nin kerpiçten ilk kalıntıları müzede. Mogao mağazalarında 55.000 yazıt rulo kağıt bulunmuş. Bilin bakalım nerede? İngiltere’de sergileniyormuş!?! Kaçırılmış diyebilir miyiz!!

Zhangye ve Gökkuşağı Dağları.

Unesco Dünya Mirası jeolojik oluşum🌈 Çin turuna çıkmama 2 sebep vardı:
– Birincisi: yıllardır maruz kaldığımız Hollywood prodüksiyonlarının kötü algı oluşturduğunu düşünerek Çin’e karşı ürkme duygusunu kendim yaşayarak kırmak.
– İkincisi bu renkli dağlara ait gördüğüm fotoğrafın cazibesi. Sonuç buradayım ve geniş coğrafyayı kapsayan Çin turundayım. Hayran oldum.


Zhangye anlamını yerel rehberimiz aktardı, çok güzel. “Kollarını açmış koruyan, kollayan, savunan”🫶
Karadağ ve Karlıdağ arasında bereketli vadide kurulmuş, 1milyondan fazla nüfusu olan, Çin’in mısır üretimini yapan kent. Hızlı tren gelince iç turizm ve hareket başlamış. Ülke büyük, bir şehirden bir şehire bazen binlerce km mesafe demek.
Coğrafya olarak zengin ne ararsan var: çöl, karlıdağ, Karadağ, step, orman, Kara nehir, Sarı nehir…

Lanzhou

Trenle gittiğimiz bu şehirde en sevdiğim şey, sokakta yerel halkla dans etmek oldu. Bizden uzaklaşan basit zevkler ah🫶. 4.5 milyon nüfuslu sanayi sehrinde de güzel ânlar ve anılar yaşamayı başardık. Geleneksel yapılar geri kalmışlık sayıldı herhalde her yer yüksek apartmanla dolmuş. Kışları hava kirliliği var. Hayata renk katsın diye taksiler rengarek.

Sarı nehir (yellow river) 5.000km uzunluğunda, hırçın, bereketli ve önemli. Tibet platosundan taşıdığı alüvyonlarla sarı/kahve renkli akıyor. Bereket getirdiği için “anne nehir” heykeli var. Sarı nehir üzerine yapılan ilk köprüden geçtik. Şimdi onlarca var. Su koridorundan yukarı White Pagoda tapınağa çıktık. Bu arada, nehrine “anne nehir” diye hürmet kaç ülke tanıyoruz??

Gece Pazarı büyük ve daha çok sokak lezzetleri yemekler var. Standların arkasında masalarda yemekler yeniyor. Bu yerel bir alışkanlık galiba çok sık karşılaştık. Canlı, karakteristik ve hareketli.

Yangshuo. Güneyde, nemli ve sıcak.

Favori kentlerimden. Çin’in diğer şehirlerindeki gibi ciltlerinin beyaz kalmasına ve güneşten korunmaya takıntılı değiller. Tenler yanık ve güneşten hafif kırışık. Tepeler, doğal jeolojik oluşumlar tek kelimeyle harika. Çin hep sürprizlerle doluydu. Hep güzel ve samimi karşıladı, sarıp sarmaladı duygusal anlamda. Rahat ettirdi. Benim hislerim budur.

Sanjie Liu gösterisi neydi öyle? Aman tanrım! Kocaman bir açık hava gösteri alanı. Gökyüzü ve yıldızlar altında. Sahne nehir ve tepeler. Tepelerde ışık oyunları, kayan yıldızlar, müzik, koreografi ile ne yaşadık hala etkisindeyim. Günde 2 gösteri var. Biz ikincisine gittik. Kısmen daha aralıklı oturmak iyi oldu. İlki full oluyormuş. Çinliler gösteride biraz konuşuyorlar. Hayatlarının parçası sanki bize olağanüstü gelen durumlar. Unutamayacağım bu şöleni.

Li nehrinde bambu bot turu yaptık. Doğa harikası. Yemyeşil tepeler arasında nehirde gitmek şahane. Çok kalabalık. Botları kullananların can yelekleri sayılı ve siz onları giyiyorsunuz. Aman diyim karıştırmayın başka botla. Ekmek paraları, o sakin insanlar bir yelek için parlayabilir.

West Street serbest zaman ve alışveriş caddesi. Uzun. Her şey var. Sokak lezzetleri. Zarif el sanatları. Hediyelik eşya satanlar. Akla gelmedik çeşitli şeyler.

Guilin, Pirinç ve Yeşil Çay Tarımının Merkezi

Kamış Flüt Mağarası. 180 milyon yaşında. Sarkıtlar ve dikitler var. Ellememek gerekiyormuş, tenimizdeki yağ, oluşumunu engelliyormuş. Ama elbette yürüyüş rampasına yakın yerler ellenmiş. İnsan ellemeden duramayan bir varlık. Elledim demesem de hafif dokundum itiraf edeyim. Mağaranın şöyle önemli bir özelliği var: Japonlarla savaşta halk buraya saklanmış ve kurtulmuş. Büyüleyici bir guzellikte ama ışıklandırma biraz fazla mı kaçmış bilemedim. Gerçi aydınlatma sayesinde görünür ve etkileyici oluyor.

Fil kayalar. Meşhur. Hortumunu suya daldırmış fil görüntü ve doğal oluşum. Nefis bir coğrafya.

Li nehrinde akşam tekne gezisi yaptık. Kıyı boyu ışıklandırılmış geleneksel yapılar. Bazılarında geleneksel kıyafetlerle gösteriler çok güzeldi. Sallarda avcı kuşlarla geleneksel balık tutma gösterileri. Teknede müzik yapan kadın. Çin ezgileri güzeldi. Sonuna noel baba şarkısı fazla turistik oldu. Şehir yine düzenli ve yemyeşildi.

SHANGHAI… En’lerin şehri!

En büyük. En modern. En pahalı. En doğu. En hızlı. Pasifik okyanusuna kıyısı var. “Suyun üzerinde” demek. Dünyada sadece bir ülke içinde var olan tek nehir Yangtze deltasına kurulmuş. Çin’deki en uzun nehir. Eskiden ufacık balıkçı kasabası olduğuna inanmak hayli zor. Şehrin göbeğinde, korunmuş eski mahalleyi görmesek. Daracık sokaklar, alçacık evler, lavabolar dışarda, ocaklar dışarda, çamaşırlar dışarda.

Bugün dünya çapında dev finans merkezi Shanghai tarihine değinirsek, 19. yy’da Çin imparatoru Avrupalılara imtiyazlar vermek durumunda kalır. Onlar da bölgeye yerleşir, liman kurar, ticareti geliştirir, kaynakları sömürür, afyon ticaretini ele alır, hatta halkın afyon içme engelini ortadan kaldırtırlar. Mahalleler kurar, buralara Çinlilerin girmesini yasaklamaya kadar hadsizleşirler. (Tanıdık geliyor mu yakın tarihimizden) Halk üzerindeki bu aşağılanma, tarlaların boş kalması, bereket kaybı vs ayaklanmaya sebep olur.

Burası çok ironik ve önemli! Shanghai’deki Fransız Mahallesinin göbeğinde, kapitalizmin ortasında bir binada Komünist Partiyi kurarlar.  Özgürleşme, egemen devlet olma, cumhuriyeti kurma dönemi başlar. Doğru sandığımız bir yanlışı da hatırlatayım: Çin Halk Cumhuriyeti bağımsız devletini kuran partidir, Komünist Parti. Yani, var olan bir devlete çöken parti değil.

Shangai’da ipek üretimini, nefes kesen akrobasi gösterisini, Japon mutfağı lezzetini, çarşılarını, caddelerini, havada giden çok hızlı Maglev Trenini, YU bahçesini, çay seremonisini, bugün şık ve turistik olan Fransız Mahallesini, en hızlı asansör ile çıkılan meşhur kulesini, kolonyal mimaride old city ile karşısında gökdelenler bölgesini ve olmazsa olmaz elektronik alet mağazalarını dolaştık.

Genel Notlar

Bu büyük Çin turu oldu. Pekin’de başladık yani kuzey doğu. Batıya gittik. Güneye indik. Tekrar kuzey doğuya çıktık.
Tren, uçak, otobüs kullandık. Farklı coğrafyaları deneyimledik. Orman, nehir, çöl, modern şehir gibi… Her şehirde yeni bir yerel rehber refakat etti. Biletler, gösteriler, yemekler… her adımda pasaport gerek. Tren biletinden tiyatro biletine kadar pasaport okutuyorsunuz. Havalimanı kontrolu daha sıkı bizden. Her yerde kamera sistemi olduğu için, suç yok denecek kadar azmış. Olursa 1 saat içinde yakalanırmış. Bu dolaştığımız tüm şehirlerde de geçerli. Tek başına kadın olarak gece bile rahat dolaşabilirim.

Asyayı sevdim. Kalbime, zihnime, ruhuma iyi geldi. Oralarda tanımadığın çocukları sevmek hala olağan ve bozulmamış duygular. Sanki, Konfor ve korku birbiri peşi sıra sunulan, Asya’dan uzaklaştıkça artan olgular. Maalesef musallat olan bir şey.

Uzak rotaları gecikmeden yapasım var. Her yazıda buna dikkat çekiyorum. Seneye kısmetse Peru ve Kolombiya turuna katılacağım. And dağları, İnka’lar ve kahve konulu bu geziye yazılmamak olmazdı.

Sevgiyle kalın, yollarda buluşalım.

Armağan

Ağustos 2025

Not: Kolay bir rota değil. Daha çok not var ama bu kadar yeter, yoruldum 🙂 Organizasyon büyüktü, hiç sıkıntı yaşamadan keyfini çıkardık. Oteller şahaneydi. Tourjuva’ya hem organizasyon başarısı hem de yaşattığı sürprizler için helal olsun. Rehberimiz Cengiz Altuntaş Sibirya, Tataristan, Moğolistan, Özbekistan ve Çin ile uzak rotalarımın rehberi oldu diyebilirim. Bundan sonra tur kadar rehber de seçeceğim 🙂

Leave a Reply

Your email address will not be published.