Tülomsaş Bahçesinde Tarihi Hazineler

1024 1024 Armağan Portakal

@2kadinanadoluda olarak Eskişehir’deydik. Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu’nu heyecanla izliyorduk. Anadolu’ya özgü dev bir sanat imecesi olarak dünyada örneği olmayan, muazzam bir etkinlik gerçekleşiyordu. Vaktimizi iyi planladık “Devrim Arabası”nı görmeden gelmeyelim dedik. Heyecanımız katlandı. Tülomsaş (Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş.) bahçesinde tarihi hazinelerle karşılaşmayı beklemiyorduk. (Önemli not: Tülomsaş yönetiminden özel izin alınarak ziyaret edilebiliyor.)

Kara Tren: Karakurt

İsim babası Atatürk olan iki tren yapılır. Biri Bozkurt, diğeri Karakurt. 1938’lerde projesi konuşulan trenler 1957 yılında üretilir. 201 no’lu tren yani Karakurt, 70’li yılların ortalarına kadar kullanılır. Türkiye’nin her yerine gider. Ağrı’ya, Kars’a, İzmir’e, doğudan batıya dolaşır. Hatta o meşhur türkü yazılır adına:

“Kara tren gecikir.

Belki hiç gelmez.”

Teknoloji devrimi sonrası bu emektar trenler müze eseri olmak üzere görevlerinden ayrılır. Buharlı trenler yerini dizel, elektrikli lokomotiflere bırakır.

 

Dekovil

Karakurt’a yakın sergilenen ufak bir lokomotif var. Bir zamanların tramvayı. Adına dekovil deniyor. Eskişehir’de oturan işçileri vagonlarla şeker fabrikasına ve hava ikmal tesislerine götürüp getirmiş. O da buharlı ama gücü daha az. Karakurt’un yanında şirin kalıyor.

dekovil

Su Kulesi

Bahçede çok zarif bir bina var. 1894 yılında Osmanlı döneminde yapılmış. Trenlere su ikmali yapan aslında bir su kulesi. İngiliz ve fransızların ortak projesi. Eskiden Irak-İstanbul trenyolu hattı üzerinde bakım merkezi ve su kulesi olarak hizmet vermiş. Artık tarihi bir eser statüsünde ve koruma altında. Üzerine bir çivi çakmak yasak.

 

Devrim Arabası

Gelelim yürek burkan asıl hikayeye. Ben anlatayım, siz düşünün. 1961 yılında dünemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, ilk özel otomobilimizin üretimi için Tülomsaş’a talimat verir. Dört ay gibi inanılmaz kısa sürede, gece gündüz çalışılarak 4 tane üretilir. Tamamı türk projesi, türk mühendislerle yapılır. İki tanesi, cumhuriyet bayramında cumhurbaşkanının kortejde sürmesi için Ankara’ya yola çıkarılır. Tren taşımacılığında benzin taşımak yasak olduğu için arabaların depoları boşaltılır. Gara ulaştığında az miktar konur, amaç Sıhhıye’de istasyondan benzin ikmali yapmaktır. Bu arada teknik ekip kontrolu yitirir. Çünkü, kraldan çok kralcılar “hadi hadi”leriyle arabaları cumhurbaşkanına ulaştırmak derdindedir. Daha depoya benzin ikmali yapılamadan birincisi huzura götürülür. Cumhurbaşkanı binadan çıkar. O arada ikinci devrim arabası da alana ulaşır. Üstelik deposu dolmuştur. Fakat ve ne yazık ki cumhurbaşkanı öndekine yönelir. Deposu boştur. Kimse bunu söylemez. Teknik ekip sesini ulaştıramaz. Şakşakçılar doludur ortalık. Paşa, arabaya biner. Çalıştırır. 50 m yol aldıktan sonra stop eder. O meşhur cümlesini söyler arabadan inerken “Garp kafasıyla araba yaptınız, şark kafasıyla benzin koymayı unuttunuz!” Ertesi gün gazeteler, devrim arabasını yerlere vurur. Dönemin hükümeti projeyi rafa kaldırır.

 

Bu satırları yazarken tüylerim diken diken. Bize sanayi devrimini yaptıracak olan bir fırsatın çiğnenmiş olduğunu görüyor ve derinden üzülüyorum. Çok söyleyecek sözüm var ama kısaca şöyle bitirmek istiyorum: “Garp kafasıyla teknoloji üretebiliyoruz. Ama siz şark kafasıyla yönetiyorsunuz!”

Hala öyle!

Ne yazık ki!

Bahçesinde hazine barındıran ve koruyan Tülomsaş’a teşekkürlerle…

Sevgi ve saygıyla kalın,

Armağan

09.2016

 

#2kadinanadoluda gezilerimizi takip etmek için:

instagram.com/2kadinanadoluda

twitter.com/2kadinanadoluda

facebook.com/2kadinanadoluda

 

 

Leave a Reply

Your email address will not be published.