Olağanüstü bir coğrafya. Zor bir rota. 1.600-2.000m rakımlarda, saatlerce araçla molasız yol almak. 2 Kadın Anadoluda @2kadinanadoluda olarak her gezimizden büyük keyif ve hazla döndüm. Anadolu’nun zenginliklerini yerinde görmek, hissetmek ve aktarmak amacıyla çıktığımız yollar, ruhumu da zenginleştirdi. Tourjuva’nın (@tourjuva) gezilerimizi organize etmesiyle birlikte grup olarak gezer ve bu hazları beraber hisseder olduk.
Bölge hayal edemeyeceğiniz kadar su kaynaklarıyla dolu. Şelalesi, deresi, gözesi, ırmakları. Su zengini bir ülke olduğumuzu, kaynaklarımızın ne kadar çok ve temiz olduğunu görüyorsunuz. Ve bunun ne kadar hassas bir jeopolitik durum ortaya çıkardığını idrak ediyorsunuz. Ortadoğu’yu besleyen su damarları burada.
Toprak dile gelse “Bende yüksek potansiyel var!” diye bağıracak sanki. Öylesi bir enerji. Öylesi bir titreşim, enerji var. Doğru ellerde şekillensin dilerim bu potansiyel. Hap yap para kapçı zihniyetin elinde bir yerimizin daha heba olmasına, turizm için fırsatçı zihniyete kurban edilmesine gönlümüz razı değil.
Gezdiğim yerlerin bende bıraktığı duyguları anlattığımı bilirsiniz. Bu rota için kelime bulamıyorum, yalan yok. Anadolu’nun çatısında dolaştık resmen. Yüksek platolarda, yüksek ovalarda, yemyeşil akan ırmak kenarlarında, dağlarda, vadilerde, kanyonlarda…
Kazdağları’na ilk ziyaretimde, Sakar rampasından Gökova’ya ilk bakışımda, Karahantepe’nin gizeminde, Kilis Gaziantep arasındaki Ravanda Kalesi’nde ne hissettiysem aynısını hatta fazlasını hissettim. Doğanın gücü, görkemi, döngüsü, güzelliği, ritmi, sonsuzluğu.
Munzur Gözeleri yani su pınarları diyeyim. Dağı delerek minik minik su akıntılarının, birleşerek dereleri, ırmakları oluşturduğunu görmek! İster doğada ol, ister kentin içinde suyu görmek, hissetmek, ortak hafızasına katılmak belki… Mistik ve enerjisel yanını hissetmek. Varlığını düşünmek. Bizim gibi ağaç altında banka kurulmak, gözelerden akan suyu seyretmek, dinlemek ve bir hatıra fotoğrafı çekilmek.
Munzur Milli Parkından geçerken şanslı iseniz dağ keçilerine rastlayabilirsiniz. Biz rahatsız etmek istemedik. Yavaş hareket ettik. Ürkütmeden izledik. Derken yanımızdan son sürat bir kamyonet geçiverince, yukarı doğru kaçıştılar.
Kemaliye’de Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi var. Bir hazine sandığı. Müzeyi hayata geçiren, başta fikir babası Prof. Dr. Ali Demirsoy ve meslektaşlarına şükranlarımızı sunuyoruz. Yıllar süren çalışmalar, prosedürler bizlere büyük miras. Ve bir zamanlar okyanus ya da deniz tabanı olduğunu kanıtlayan deniz altı fosilleri…
Lökhane, Kemaliye’de uğramanız gereken yer. Üzerindeki Kadı Sofrası ise kesinlikle karnınızı doyuracağınız adres. Geleneksel Badışlı çorba (içinde bol bakliyat var) efsane. Börek efsane. Tatlı efsane… O kadar demiş olayım.
Televizyonlarda duyduğumuz Çemişgezek’ten geçin siz de. Deresinde çıplak ayak yürüyün. Bölgenin her yerinde göreceğiniz akarsu, dere, çağıl, göze, şelale şeklinde su burada da sizi yalnız bırakmayacak.
Peki ya Karanlık Kanyon! Munzur dağlarında vadiden akan Karasu nehri üzerinde bot gezintisi mutlaka yapın. Zipline (Çelik halat üzerinde iki yaka arasında) gidip gelin. Ben kendime inanamıyorum. Nasıl çıktım o rampaya, güvenlik halatlarını giydirirlerken nasıl caymadım, bir uçtan bir uca karşılıklı nasıl çelik tel üzerinde kayarak gittim geldim? Banu’nun (banunundunyasi.com) varlığı da cesaret verdi. İyi ki yaptım.
Tunceli’de Cemevi’ni ziyaret ettik. “Dede” bize Aleviliği anlattı. Ne güzel öğretileri var. Evrensel değerler aslında. “Eline, diline, beline hakim ol.” “Yaradanı severiz, yaradandan ötürü.” “Yetmişiki millete aynı nazarla bakmayan bizden değildir.”
Ovacık’a uğrarsanız kadın kooperatifini ziyaret edin. Alışveriş yapabilirsiniz. Ben çok tatlı ve renkli bir elbise aldım. Cuba Cafe’de bizim için yerel yemekler hazırlanmıştı. Çarçur otu, Gulik, Kenger, Tar, Dağ Mantarı, Biçkaşir sundular. Özellikle sebzeci olduğum için bayıldım.
Keban baraj gölü üzerinde feribota bineceksiniz. Baraj nedeniyle sular arasında adaya dönüşen Pertek Kalesi yanından geçeceksiniz desem. Evet hepsi bu turda!
Dünyanın en genç şelalesidir desem. Çırçır şelalesi 1970’lerde barajda suyun tutulması, yeraltı basınçlarının değişimi ve akacak suyun illa ki bir yerden kendine yol bulması sonucu oluşmuş. Alabalıklar var. Kiremitte alabalık servisi veren bir kaç tesis var. Ama bu tesisler daha güzel olabilirdi diye not düşeyim. Alabalıkların fotoğrafını bırakıyorum. Ancak yerinde gördüğünüzde saat yönü tersinde ve toplu dairesel hareket ettiklerine şahit olacaksınız. Ben hayranlıkla izledim.
Rotamızdan bir demeti Sırakonak köyündeki endemik “Peğir” çiçeği ile kapatmak istiyorum. Eskiden köye ismini veren bu çiçek, beyaz renkli 5 taç yapraklı çok zarif bir bitki.
Bu yazımla yüreklerinizde merak uyansın istiyorum. Bizim için hazırlanan bu rotayı Tourjuva ile kulaklarımızı çınlatarak gezmenizi diliyorum. O yüzden en sevdiğim manzaralardan bir demetle sizi başbaşa bırakmayı tercih ettim. Aslında böyle kolay oldu. Rotaya ait yazılarımın giriş-gelişme-sonuç sürecini başlattı. Hangisinden başlayacağıma karar verememişken bunu hazırlamak bana süre kazandırdı itiraf edeyim 🙂
Yolda olmak, yolcu olmak, yolda karşılaşmak dileklerimle,
Armağan
24 Nisan 2024
Not: Her birimizin ismi basılmış şık kahve fincanı hediyesi için Tourjuva’ya ayrıca teşekkür ediyorum. Nazik jestlerine öyle alıştık ki, bir süre sonra bizi şaşırtmayı nasıl başaracak merak ediyorum ve çıtayı yükseltiyorum 🙂
Leave a Reply