İtalya güzel ülke. Güneyine, çizme şekilli haritanın ince topuğuna ilk kez gittim. Otuz iki kişiydik. Arkadaşlarımız İzmir’den, biz İstanbul’dan uçtuk. (Frankfurt aktarmalı gitmenizi tavsiye etmem. Pasaport kontrolleri çok yavaş, havaalanı içinde Fatih ile maraton yapmasak kaçıyordu uçak.) Otobüs kiralanmıştı. En güzeli de arkadaşımız Murat (Saraç, instagram.com/mrtsarac) o bölgeyi avucunun içi gibi biliyordu, hem dile, hem konuya hakimdi.
Her kentin koruyucu bir azizi varmış, Bari’nin St. Nicola. 1087 yılında Anadolu’da Finike dolaylarındaki mezarından Aziz Nicola’nın (Noel Baba yani) kemikleri alınarak 9 Mayıs’ta İtalya’ya getirilmiş. Adına büyük bir bazilika yapılmış. 7-8-9 Mayıs tarihlerini de bayram ilan etmişler.
Tarım bölgesi. Üzüm, incir ve zeytin ile tipik Ege bölgemizi andırıyor. Zeytin çok önemli ve ağaçları bakımlı. Budamaları ihmal edilmemiş. Kilometrelerce zeytin ağaçları arasından yol almak çok keyifli. Cittaslow (Yavaş şehir) mantığı ile yaşıyorlarmış. Hatta öyle yavaşmış ki, rivayete göre bir iş istediğinizde “bugün mü?” diye yanıtlıyorlarmış.
Tenuta Tannoja’da Öğle Yemeği
İnce uzun yollardan geçtik. Zeytin ağaçlarına doydu gözümüz. Arazilerin ortasında çitle çevrili bol ağaçlı bahçeye ve taş binalara yaklaşınca, indik otobüsten. Huzur, yerden fışkırıyor, gökten yağıyordu. Sakin bir yer. (https://www.tripadvisor.it/Restaurant_Review-g1050419-d3191942-Reviews-Tenuta_Tannoja-Andria_Province_of_Barletta_Andria_Trani_Puglia.html)
Markaları “Tannoya Ailesinin Yeri” anlamına geliyor. Tarıma dayalı turizmin yapıldığı bir çiftlik burası. Konaklamak da mümkün. Bir kaç odası mevcut. Etraf göz alabildiğine arazi, uçsuz bucaksız manzara. Bağlar, bakımlı zeytinlikler, daha ne olsun diyor insan… Taş bina içinde ayrı ayrı alanlar var. Gruplar halinde rahatlıkla yemek yenebiliyor.
Bir sürü güzel yemek yedik. Aslına bakarsanız patlayana kadar. Porsiyonlar mı büyük, çeşit mi çok anlayamadım ama hepsi de lezzetliydi. Çok beğendiğimizi belli etmek için onların yerel ritüellerini yaptık. Sağ elimizin işaret parmağını, çenemizin yanına dayayarak çevirdik. Ne kadar beğendiğimizi anlatmış olduk böylece. (Alttaki videoda var.)
Castel Del Monte
13.yüzyıldan günümüze kalan antik bir kale ve surlarından oluşuyor. Matematiksel hesaplamalarla tasarlanmış, düzeni yansıtan, sekizgen şekilli önemli askeri bir yapıymış. Arap ve Avrupa mimari sentezini içeriyormuş. Geniş bir ovada, kaya üzerinde yükselir gibi duruyor. Sekizgen binanın her köşesinde yine sekizgen kuleler yapılmış. İç avlusu da sekizgen. Günün her saati güneşten faydalanabilen bir kale burası. Astronomi ile yakından ilgilenen imparator II.Frederick tarzını ortaya koymuş deniyor.
Restorasyon geçirmiş. Haşmetli bir bina olarak ziyaretçilerini bekliyor. Ayrı merdivenlerle çıkılsa da aynı alanda buluşuluyor.
Orta katta lüks alanlar olduğu ve askeri üst yönetimin barınma amaçlı da kullandığı varsayımı yapılıyormuş. 1996 yılında Castel del Monte, UNESCO tarafından “Ortaçağ askeri mimarisinin eşsiz bir başyapıtı” olarak Dünya Mirası listesinde kayda alınmış.
Pesceri’de Deniz Ürünleri Yenir
Bari’nin ana caddelerinden Melo da Bari Angolo üzerinde, büyük, aydınlık bir mekan. Hatta ilk intiba olarak market sanmıştım. Mekanın arka tarafı aslında restoran ve mutfak. Bize ayrılan masalara oturduk. Sevgili Murat (Saraç) fotoğraf/video merakımı bildiği için, özel izin alarak mutfağa soktu beni. Kenardan kenardan başlayıp, yüz bulunca ocağa kadar ilerliyor insan haliyle. Ekip keyifli, güler yüzlü çalışıyor. Her işi tane tane yapar gibiler. Mutfakta kaos değil, huzur var. Oysa 32 kişilik bir grubuz, beş benzemez siparişler vermişiz. Risottolar, makarnalar, levrek filetolar tıkır tıkır pişti, hazırlandı, tabağa yerleşti ve masalara gitti. O güzel ekibe ve Murat’a bir kez daha teşekkür ederim, mutfağa beni aldıkları için. (Aşağıda video var, izlemeden gitmeyin!) (www.pesceri.com)
Hi Otel’de Konakladık
Temiz, pak, yeni, modern tam bize göre bir otelde konakladık. Gece gel, yat uyu, sabah kalk, kahvaltı et, dışarı çık. Banyosu sıcak, odaları temiz, ortam keyifli olsun. İşte bu! (hihotelbari.com)
İtalya’nın topuğundaki gezinti yazılarım devam edecek. Yavaş yavaş, acelemiz yok değil mi?
Sevgi ve huzurla,
Armağan
04.2018
Videolar:
Leave a Reply