Başlık çok uzun bir yolculuğu anlatıyor. Hepsinin birbiriyle ne alakası var diye merak ediyorsun! Anlatacağım.
Çorum’a yaptığımız yolculuk, Hitit İmparatorluğu başkenti Hattuşa, Şapinuva, Alacahöyük olağanüstü idi benim için. Anadolu’nun her noktası derin hikayelerle dolu! Dünya üzerindeki en güzel toprak parçasında, zengin medeniyetler kuşağında yaşıyoruz. Farkında mıyız emin değilim! Biz 2 Kadın Anadoluda olarak yollara düşmeye, yerinde öğrenmeye devam ediyoruz. Rotalarımızı sosyal medyadan takip ediyorsunuz. Bizim rotalarımıza katılabilirsiniz, Tourjuva incelikle organize ediyor. Bu gezide rehberimiz İsmail Şana idi. Mesleğe başladığı günden itibaren arkeologlarla, bu mesleğin pirleriyle geçen bir iş hayatı var. Biz bunun şansını yaşadık. Yazımda verdiği bilgilerden çok yararlandım.
3.700 yıl öncesine giden bir tarihten başlıyoruz burada. Şu an tarihi milli park. 1986 yılından beri Unesco Dünya Miras listesinde mühim bir medeniyet ve izleri. Bilgi çok ancak bu yazımda bende tortu bırakan noktaları yazacağım. Siz de bana dair bir karakter tahlili yapmış olursunuz 🙂 Ayrıca, bu satırları yazarken “3.Dünya Savaşı” konuşuluyor ekranlarda. Nasıl yani ya! Telaşım var, daha çok yer görmek, daha çok anı biriktirmek için. Görmeye vakit lazım, yazmak sonra gelsin duygum varken içimde paragraflarım uzamıyor. Anladınız beni!
İsimler
Gitmeden önce isimler kafa karışıklığı yaratıyordu. Sizde de durum böyleyse hemen açıklıyorum:
- Hattuşa veya hattuşaş: Başkent
- Şapinuva: Paralel başkent gibi düşünün. Dini ve idari işlerde görev paylaşan güvenli bölge şehri.
- Hatti: Hititlerden önce var olan bölgenin ve beyliğin adı. Hitit İmparatorları Hatti’ye saygısını hiç kaybetmedi. Hatti ülkesi demeye devam ettiler. Krallar “Hatti”li olduklarını vurgulamayı sevdiler.
- Hattuşili: Kralın adı
Kralların çağdaşları gibi tanrısallığı var mı diye merak ettim. Rehberimiz açıkladı: “Kralları yaşarken değil öldükten sonra tanrı olur.”
İnsanlığın hafızası
Unesco “İnsanlığın Hafızası” olarak adlandırıyor. Çünkü, 30.000 tablet bulundu. Şimdiye kadar ufak bölümü çözüldü. Hititler arşiv, istatistik, yönetim konularında hassaslar. Sistem geliştirmişler. Beni bu çok heyecanlandırıyor. Yıllar geçtikçe geliştiğimizi sanıyorken geriye gittik snaki. Değerlerimiz eriyor.
Hitit dili, Bedrich Hrozny tarafından çözüldü. Dilin çözülmesine olanak sağlayan ilk cümle neydi biliyor musunuz? “An ezzatteni watar-ma ekutteni nu NINDA“. “Şimdi ekmek yiyeceksin ve su içeceksin”
Hititlerde kadınlar
Hitit kadınları demek bile içimi gururlandırıyor çünkü, toplumsal, siyasi hayatta yer almış ve yüksek statülere sahipler. Toplumda önemli rolleri var. Yönetim ve sosyal hayatta etkinler. Özellikle Hitit kraliçeleri büyük bir nüfuza sahip; “Tavananna” olarak bilinen kraliçeler, kralların yanında devleti yönetmede, dini törenlerde söz sahibi. Hititler için KADIN, sadece aile içinde değil, toplum ve devlet yönetiminde de değerli bir varlık. Evlilik ve boşanma gibi sosyal yaşamda haklara, eşit şartlarda hak ve sorumluluklara sahipler.
Hitit kadınları içinde en tanıdık isim Puduhepa‘dır. 2016 Adana ziyaretimizde doğduğu tahmin edilen köydeki arkeolojik kazılarda Puduhepa’dan haberdar olmuştuk. Kadeş Barış Antlaşmasına mühür basan tarihteki ilk kadın kraliçe kendisi. Bizim heyecanımız bir sosyal sorumluluk projesine “Puduhepa ve Kızkardeşleri” isminin verilmesine neden oldu. Bir nevi 2 Kadın Anadoluda olarak isim annesiyiz. Bu gurur da bize yetiyor.
Şapinuva
Hattuşa kayıtlarında 3 günlük yürüme mesafesinde olduğu yazıyormuş. 3 günlük yürüme mesafesini belirleyip, harita üzerinde çember çiziliyor. Olası noktalar eleniyor ve Şapinuva bulunuyor. Kazı çalışması devam ediyor. Hititlerin eski başkenti. Bir nevi gölge başkent ya da güç dağılımı yapan kent. Burada dini törenler, yönetim birimleri, depolar (tahıl ambarları gibi düşünün) var. Bir kazı alanına girdik. Çapları 1-1.5 metre olan kilden küpler vardı. Sıra sıra yerleştirilmişler. Öyle heyecan hissettim ki, sanki bir gün önce oradaydılar, tahıllar geldi, küplere kondu, kayıtlar tutuldu, aralarında konuştular. Sonra dönüp kil tabletlere bunları yazdılar. Öyle bir his ve canlı atmosfer…
Atatürk ve Hititler
Atatürk, 1930’ların başında Türk Tarih Kurumu’nu kurarak Türkiye’de Hititlerin ve Anadolu’da yaşamış eski uygarlıkların araştırılmasının önünü açmış. 1930 – 1933’lerde Anadolu’nun eski tarihi ve arkeolojisi konularında yetişmeleri için Avrupa ve Amerika’ya öğrenci gönderilmesini sağlamış. Atatürk 1935 yılında Alacahöyük kazılarının başlamasına da ön ayak olmuş. Nazi rejimi altındaki Almanya’dan Sümer, Asur ve Hitit dili uzmanlarının Türkiye’ye davet edilmeleri yine Atatürk zamanında olmuş. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi 1936 yılında Atatürk tarafından açılması da bir hedefin sonuçlarından.
Yazılıkaya
Şu ana kadar bilinen en büyük anıtlar burada. Bir avlu ve iki odadan oluşan kutsal bir yer. Üzerleri kapatılmamış. Duvarlarda kabartma desenler ve figürler var. Odalardan birinde yeni yıl gibi kutlamalar, diğerinde ölüm ve anma gibi ritüellerin yapıldığı düşünülüyor. Yanımda getirdiğim Toprak kitabını (Buket Uzuner’in tabiat serisindeki bu kitap mekan olarak Hattuşa ve Çorum’da geçmektedir.) burada açtım. Roman çok etkili şu sözlerle başlar: “Burası Anadolu ; şimdiye kadar hiçbir sır uzun sure saklı kalmadı bu topraklarda.”
Büyük Mabed
Hattuşa çok büyük bir alan. Büyük Mabed çok etkileyici. Mimari tasarımları ve detaylar da öyle… Büyük taşlar sıfıra sıfır örülerek duvar oluşmuş. Hayran oldum. Taşlar kaymasın diye yuvarlaklar oyulmuş, aralarından metaller geçirilmiş. O yuvarlak deliklerin hepsinin aynı çapta görünmesi (çıplak gözle baktığımdan ölçü veremiyorum), kusursuz bir yuvarlak oluşu, ne diyeyim olağanüstü. Her giriş kapısının sağında solunda odacıkların kadınlar ve erkekler için mabede girmeden önce temizlenme odası olması. Kocaman bir küp şeklinde yeşil taş! Anlatmakla olmuyor, görmeniz şart. Hem de dediğim gibi hemen, şimdi değilse ne zaman diyerek!
Boğazkale Müzesi ve Meşhur Sfensk
Sfenskli Kapının her iki yanında sfenskler varmış. İnceleme adıyla Berlin’e götürülmüş. 100 seneden fazla bir zaman önce… Hatırlamışız ve geri almışız. Şimdi orijinal yerinde değil, Boğazkale Müzesi’nde sergileniyor. Korunaklı yerde.
Çorum Müzesi
Şehir merkezinde çok güzel bir binada. Büyük bir bahçede, sağlı sollu sergilenen açık hava eserlerinin arasından ana binaya ulaşıyorsunuz. Halılar, ahşap kapılar, mezarlıklarının replikaları, güneş kursu… Evren, tanrı sembolizmalarını içeriyor güneş kursu.
Alacahöyük
Farklı çağlarda, farklı medeniyetlerin üst üste izlerini taşıyor. Atatürk, kendi cebinden verdiği 500 tl ile ilk kazıları başlatmıştır. MÖ 5.000 ‘lerden günümüze gelen tarihi bilgi. Frig, Roma, Bizans, Hitit, Selçuklu, Osmanlı kültürlerini kapsıyor. Eserlerin çoğu Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Kültürümüz, medeniyetimiz, geleneğimiz açısından harika bir müzedir, görmediyseniz kesinlikle tavsiye ediyorum.
İklim Krizi
Yazımın başlığında okuyunca ne alaka dediniz tahmin ederim. İklim krizi, global boyutu olan, her gün, her yeri etileyen ve bizim yüzümüzden ortaya çıkan dehşetli bir olgudur. Doğanın tıkır tıkır işleyen dengesine çomak soktuğumuz için, yaşamın düzenini ve devamlılığını tehdit eder hale getirdik. Biz henüz ne olduğunu idrak edemedik galiba. Sadece yaşamı değil, var olanı da etkiliyor. 3.700 sene ayakta kalan açıkhava eserleri, kalıntılar, antik eserler de tehlike altında. Uçak yakıtları, fabrika bacaları, aerosoller vs bir sürü etken havada. Hava dünya üzerinde her yere dolaşıyor. Rüzgarlarla geziyor. Yağmurlarla aşağı iniyor. İnerken havada ne varsa bazen olduğu gibi, bazen kimyasal etkileşimle indiriyor. İşte bu yüzdendir ki, eserler ve kabartmalar yavaş yavaş erimeye başlıyor. Rehberimiz dedi ki “30 senedir geliyorum. Mesela Kral Kapısı yanında isim yazan kabartma çok net idi. Şimdi, gösterdiğim halde sizler göremediniz.” Ne acı değil mi? Doğada değişim, dönüşüm sonsuz döngüdür, buna razıyız ama 3700 ayakta kalan izler son 30-40 yılda hızla eriyorsa bu felakettir. Ne diyelim, bizimkiler dahil devlet yöneticilerinin rahatlıkla “3.Dünya Savaşı” zikretmeleri beni telaşlandırdı. Nasıl çürük zamanlara denk geldik diye düşündüm. Antik medeniyetler harbi harbi medeniyetmiş. İlimle, bilimle, sanatla büyük izler bırakmışlar.
Yer Kapı
Gizemli bir geçit. Tepenin içinden sadece taşlarla örülmüş ve kilit taşlarıyla sabitlenmiş mimarlık harikası geçit. Bilenler görebilir. Rehberimiz sağolsun. Herkesin görmediği, dikkat etmediği detayları paylaştı bizimle. Yazmıyorum burada…
Sevgili Okur-Gezer, imkanın ve zamanın varsa, durma kalk git. Şimdi değilse ne zaman!
Kral Kapısı, Hiyeroglifli Kapı, Kanyonlar… Gizem ve bilgi seni bekliyor…
Sevgiyle
Armağan
Kasım 2024, Hattuşa Gezisi
Leave a Reply