GAZİANTEP/YEMENİ

1024 683 Armağan Portakal

ÖLÜMSÜZ YEMENİ!

Turist gibi gezmek istemediğim için ‘yemenici’, Antep’teki zengin hikayelerden birini serdi önüme… Orhan ustanın (Orhan Mehmet Çakıroğlu) babadan kalma ufak yemenici dükkanında sohbete çayla başladık. Gaziantep esnafı, bir şey almasanız da sizi çayla misafir ediyor. Orhan usta, ailesinin dördüncü kuşağını temsil ettiği gibi yemenicilik el sanatında bir devrimci aynı zamanda. Nesiller boyu tek model, kırmızı ve siyah olarak iki çeşit yapılırken şimdi renkler, desenler, modellerle gündelik hayatımıza girdi. Dinlerken beni duygulandıran ve Orhan ustanın zaman zaman gözlerini yaşartan hikayesini paylaşmak istiyorum sizinle.

Gençlik yıllarına gidiyoruz, babası Yemenici Hayri usta yemeni üretiyor ama zanaat yok olmak üzere. Talep hızla azalıyor. Köylü ve yaşlıların tercih ettiği ucuz bir ayakkabıdan ibaret. Bu sebeplerle babası tarafından mesleğe bulaştırılmaz. İstikbali için başka iş tutsun ister. Çalışkan ve üretken Gaziantep insanları gibi ilkokulda marangozluk yaparak başlar. Ortaokula devam ederken oto tamirciliği öğrenir. 1984 yılına kadar tamirciliğe devam eder. Askerden dönünce, farklı bir iş yaparak geleceğini kurmak için eniştesinin kırtasiye dükkanına girer. Bir kaç yıl ticareti öğrenirim diye başladığı işte 1991 yılına kadar devam eder. Aynı yıl kendi işini kurmak istediğini babasına söyler, Hayri Usta zorlansa da ikna olur. Orhan usta bir kaç gün sonra 3 ya da 4 ocak tarihinde işinden ayrılır ve kesin kararını babasına şu sözlerle aktarır:
– “Ben kırtasiyecilik yapmak istiyorum. Kabul edersen seninle birlikte, etmezsen kendi başıma deneyeceğim.”
Yemenici Hayri Usta ise sakin ve kararlı hareketlerle elini cebine sokar, anahtarı çıkarıp uzatırken “Ne yapmak istiyorsan yap, oğlum” der. Ben bu sahneyi gözümde canlandırmaya çalıştığımda iliklerime kadar ürperdim. Bir adam düşünün ki babasından, dedesinden öğrendiği, yıllarca ekmek parası kazandığı el sanatının bitmekte olduğunu görüp, vakurca kabulleniyor. Kabullenmekle kalmayıp her şeyin bir anda yok olmasına neden olacak o adımı kendi atarak bir anlamda sorumluluğu oğlunun omuzlarından alıyor. Bu nasıl olgun, nasıl bilge bir harekettir. Kuşaklar boyu bildiği tek el sanatı olan bir zanaatkar için mesleğini bitirme kararı almak yüreğinin ve beyninin bir parçasını koparıp atmak değil midir? Oğlunun cesaretine ayak uydurmak hatta desteklemek değil midir? Bu vedalaşmayı becerebilmek ve yeniliğe kapı açmaktır aynı zamanda. Cesarettir, tutmak değil bırakmaktır. Ve bırakmak aslında yeniliğe bir adımdır.

Orhan usta anahtarı aldıktan sonraki 15 gün dükkanda oturur. Bu süre içinde sadece bir çift yemeni satılır. Hala hatırlıyor 44 numaradır ve dönemin para birimiyle 50 Milyon liradır. İşte o zaman, babasının aslında ne kadar çile çekmiş olduğunu kavrar. Kalan yemenileri eve götürür. Dükkanı düzenler 15 şubatta kırtasiye dükkanını açar. Mart ayı sonlarında müşteriler sormaya başlayınca eve götürdüğü yemenileri tekrar dükkana getirir. Hayri usta bu sefer de “Bir macera arıyorsun saçma sapan, ne istersen yap” der. Müşteriler farklı farklı numara yemeni istemeye başlayınca, eksikleri fason olarak yaşlı ustalara ürettirmeye başlar. Üç yılın sonunda kırtasiye dükkanının yarıdan fazlasını Yemeni yeniden kaplamış durumdadır. Kırtasiye de toptan değil perakende olduğu için sanıldığı kadar iyi gitmemektedir. Bir kararla malları devreder, yemeniciliğe döner. Bu noktada önemli bir sorun vardır. Çünkü Orhan usta zanaati hiç öğrenmemiştir. Talepleri fason ürettirerek karşılamaktadır. Bir gün bir müşteri gelir ve yurtdışına göndermek için çok sayıda renkli Yemeni siparişi vermek ister. Orhan usta yaparız diye kabul eder ama fason üreten yaşlı ustalar “renkli Yemeni olmaz” diyerek direnince, yüklü iş kaçar!

Geleceğe bakan ve yılmayan Orhan usta kendisi üretmeyi kafasına koyar. Babası Hayri usta bu sefer de “Sen saçmalıyorsun, ben yaşlandım, üretime yetişemem” dediyse de  öğretmeye başlar. Orhan usta ilk diktiği yemeniyi babasına gösterdiğinde, kendisinin ürettiğine inanmayacak kadar başarılıdır. Yemeni üretiminde emeği kolaylaştıracak yöntemler geliştirir. Renkli boyayı kendisi yapar. Astarı, yüzü kesmeyi, dikmeyi iyice öğrenir. Ne kadar geç başlamış olsa da bu yeteneğin genlerinde var olduğunu, kuşaklar boyu kendisine aktarılmış olduğuna inanır. İmalat ve satış başlar. Yeniliğe direnen yaşlı ustalar gelip “Biz yanlış yaptık. Sen bizi geçtin. Daha güzel ve pahalı satıyorsun.” diyerek büyüklük yapar, olgunluk gösterirler.

Derken, bir müşterilerinin vasıtasıyla dünyaca ünlü pek çok filmin tedarikçisi olurlar. Harry Potter, Eragon gibi. Truva filmi için 1.500 çift yemeninin son teslimat gününde babası Hayri usta by-pass ameliyata girer, ne yazık ki beyne emboli atar ve felç geçirir. Yarı şuursuz şekilde yaklaşık 8 yıl yatarak yaşar.

Hikayesini anlatırken, belli etmek istemese de Orhan ustanın gözleri doldu. Bugünümüzü göremedi diye üzüldüğünü söyledi. Oysa kendisi de biliyor ki Hayri usta, anahtarı ilk uzattığı andan itibaren her an yanında ve kararının destekçisiydi. Emeğin gücünün yok olmayacağını hissediyordu. Helal alın teri ve emek bir anda yok edilemezdi. Ancak, güçlü kararların önünde durmak yerine destek vermenin önemli olduğunu bilecek kadar tecrübeliydi. Bitmekte olan yemenicilik için, oğlunun fikirlerini bir çıkış noktası olarak görüyordu kimbilir. Yeni neslin cesaretine, azmine inandığı için, köstek değil destek olmak şart diye düşünüyor olamaz mıydı? Ve güven değil miydi bebeğin ilk adımı cesurca atmasını sağlayan? Başarıyı getiren…

El emeği, göz nuru, alın terinin gücü olsa gerek dönüp dolaşıp yine Yemeni ortaya çıktı. Evin en küçük ve tek erkek çocuğu, mesleği bırakmaya karar veren oğlu Orhan usta, yemenide bir devrim yaptı. Sadece kendi ailesi için değil Gaziantep için, Türkiye için örnek oldu. İşte bu hikaye cesaret, birlikte karar alabilme, kararlarının arkasında durabilme ve emeğin temiz gücüne en güzel örneklerden biridir.

Ruhun ışıklar içinde olsun Yemenici Hayri Usta…

Yemeni nedir?
Ayağı ve başı kapatan anlamına geliyor. Ayağın rahatlığı ve sağlığı için iç doku naturel ve yumuşaktır, boyayı sabitleyen cila ya da başka sentetikler kullanılmaz. Boya doğala özdeştir ve derinin gözeneklerini kapatmaz. Ayaktan teri çeker dışarı verir. Boyası cilayla sabitlenmediği için giydikçe renk değiştirir. Renk değiştirmesi bu yüzden doğaldır.
Tabanı ilk günlerde kaygan gibi gelir ama yere sürttükçe lifleri ortaya çıkar ve yere vantuz gibi yapışarak kaymayı önler. Eğer evde giyilecek ise bıçağın ucuyla tırtıklamak ve lifleri ortaya çıkarmak gerekir.

Yazlıktır ve kuru havalarda giyilir. Yemeni eğer ıslanırsa:
– Temiz suyla yıkayın.
– İçine bez sokarak fazla suyunu alın.
– Normal oda sıcaklığında kendi halinde bekletin, kurumaya bırakın.
– Takır takır kurumadan önce hafif nemli iken giyin, ayağınızın kalıbını alsın.
– Islandıktan sonra bir kenara atarsanız en az iki numara küçülür.
– Ortalama kuruma süresi 20 gündür.

İletişim:
www.yemenicihayriusta.com.tr
yemenicihayriusta@hotmail.com
Merkez:    Şehitler cad. No:64  Şahinbey-Gaziantep    T: 0 342 230 22 89
Şube 1:    Kavaf Çarşısı No:18  Şahinbey-Gaziantep   T: 0 342 231 22 52
Şube 2:    Karagöz mah. Gümrük cad. Gümrük Hanı Yaşayan El Sanatları Müzesi   Şahinbey-Gaziantep   T: 0 506 480 17 48

Not: Orhan Mehmet Çakıroğlu fotoğrafının renklerinin düzenlenmesinde yardımı için sevgili Hakan Akyel’e teşekkürlerimle.

Aralık, 2013

Leave a Reply

Your email address will not be published.