Gaziantep’e ilk olarak 2013 yılında fotoğraf çekmek için gitmiş, özel hikayelerle dönmüştüm. Ertesi sene 19.Ulusal Pazarlama Kongresi’ne davet edilerek sunum yapmış, aynı yıl eylül ayında Şirehan Festivali’ne katılmıştım. Geçtiğimiz günlerde 7.Ulusal Katı Atık Yönetimi Kongresi’ne değerli bilim insanı Prof. Dr. Günay Kocasoy tarafından davet edildim. Yeniden Gaziantep fotoğraf ve hikayelerimi aktardım. Kebap ve baklava dışında özelliklerini, çalışkanlığını, şehrin cesaretini, pek sevdiğim esnaf zenginliğini, hala devam eden çıraklık geleneğini paylaşarak büyütmeye çalıştım.
Bu sefer, şehrin nezih havasını puslanmış hissettim. Böyle düşünmeme neden olan notları aktarmak istiyorum.
**
Bey mahallesi, restorasyon geçirmiş tarihi bir doku. Teneke görünümlü sokak kapılarını yakıştırmasam da etkileyici bir semt. Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu gazi şehir. Çok café açılmış ama kalite çizgisi aşağıya inmiş. İki yıl önce akşam bile rahatça dolaştığım semtte bugün gündüz vakti kendimi emniyette hissetmedim. Sokaklarda izbelik çöreklenmeye başlamış. Siyah bir kalabalık. Söylenenlere göre Suriyeliler ev kiralayıp, dört beş aile bir arada yaşamaya başlamışlar.
**
Otele dönmek üzere bindiğim taksi şoförü, yolda yavaşlayıp başka bir taksi şoförüne “Bu saatte Elbeyli müşterisi gelirse alma!” deyince merak ettim. Açıkladı “IŞİD yüzünden. Ellerini kollarını sallayarak sınırımızdan girip çıkıyorlar. Geç saatlerde o bölgeye müşteri almak bizim için tehlikeli.” Çarpıcı bir konuyu bu kadar rahat söylemesi, halkın nelerle içice yaşadığını düşündürttü.
**
Bir baba ile sohbet ettim. Üzgün ve tedirgin bir ifadeyle anlattı. “Tamam insan olarak ekmeğimizin yarısını vermemiz lazım. Vatansız kaldılar. Ama sistem böyle mi olmalı? Nerede yaşadıkları, ne yaptıkları belli değil. Çocuklarım var. Büyüklerde yapmadığım bir şeyi yapıyorum şimdi. En küçük olanı okula kendim bırakıyorum, akşam kendim alıyorum. Evden durağa yalnız yürümesine cesaret edemiyorum. Suriyeliler kalabalık gruplar halinde dolaşıyorlar. Bir sürü acı hikaye var anlatmaya vakit yok.”
**
Bir arkadaşım IŞİD’llierin kiraladıkları evleri bile halkın bildiğini, sırt çantalarıyla dolaştıklarını söyledi.
**
İki milyon Gaziantep nüfusuna, resmi kayıtlara göre dört yüz bin Suriyeli eklenmiş. Ne yerler, ne içerler, nerede yaşarlar, neyle geçinirler? İnsani açıdan üzülmek bir kenara, halk bu gerçeklerle iç içe ve tedirginlikle yaşıyorsa, sınırımızdan elini kolunu sallayan rahatlıkla geçebiliyorsa… …? Bu cümlenin sonunu getirin, soruyu siz tamamlayın.
Güvenli günlere…
Armağan
20 Ekim 2015
nigar kesimova
iyi bir yazı