Zarfa değil, mazrufa bakınız!
Ne demektir bu? Yani insanları, dış görünüşlerine göre değil fikirlerine, sözlediklerine, duygularına, aklına, fikrine, yeteneklerine göre değerlendirmek.
Peki güzelliğin prim yaptığı bu dünyada, mesela şişmanlar ne olacak?
Senin duyguların duygu, şişmanların ki değil mi? Senin düşüncelerin düşünce, şişmanın ki? Senin hakların hak da, onların ki…
Sen aşık olursun, sana aşık olurlar da şişman severse ayıp mı? Şişmanın içsel yolculuğu olmaz mı?
Bir kadınla tanıştım. Ethel Mulinas (hemen google araştırması yapın bence. Ne donanımlı bir insan)… Sahnede tek kişilik, tek perdelik bir gösterisi vardı. Önceden çok şişmanmış. Böyle diyor. Kostümlerle canlandırıyor eski halini. 166 kiloya çıktığında -ki bunun sebeplerini de anlatıyor- ve tansiyon 24’ü gösterdiğinde… Dans edemediğinde, uçak koltuğuna sığamadığında, bir sevgilisi olamadığında, olup da aldatıldığında, hastalandığında, korkuluklara yanaşıp bir adım içerde, bir adım dışarda durduğunda… Tramvayın karşısında kalakaldığında. İnsanların acıyan, dalga geçen, gülen, tiksinen, korkan yapış yapış cümlelerini duymaz olduğu, dibe vurduğu o anda! Karar verir!
Tüp mide ameliyatını olur. Yoğun bakımda zihni boş durmaz. Bu oyunu yazar. “Yolculuğum” hayatın içinden, bir insan hikayesi. Senin, benim, herhangi birinin başına gelebilecek, başından geçebilecek sadelikte. Olağan ama gözden kaçan yaşamların hikayesi.
Bu gösteride alelade bir adımın nasıl bir mucizeye dönüştüğünü izleyeceksiniz.
Ethel Mulinas’ın kendi ifadesiyle buz olup eriyişini, su olup akışını.
Caddebostan Kültür Merkezi A salonundaydı gösteri. Tüm koltuklar doluydu. Kadınlar çoğunluktaydık izleyenler arasında. Kah güldük, kah hüzünlendik. Anladık. Kızdık. Coştuk. Şişman insanların duygularını öğrendik. Mağazada, okulda, trende, uçakta, sokakta, restoranda… Nasıl dışlandıklarına tanık olduk. Aşklarını dinledik. Şişman insan sever miydi oysa? Şişman sevilir miydi? Şişmanlar doğuştan mutlu değiller mi, neye üzülebilirlerdi? Bir yığın şablon cümle belleğimizin çöplüğüne gitti.
Biz sahnede balık etli, güçlü, enerjik bir kadın izledik. Bir hikayesi olan. Anlatabilecek bir hikayesi. Ot gibi yaşamamış bir insan. Denemiş, yenilmiş, düşmüş, kalkmış, yeniden yürümüş birini gördük.
Bildiği bir kaç yabancı dilden şarkılarını dinledik zevkle. Öyle müzikale yakın, capcanlı bir dünyası varmış meğer. Şahit olduk.
Ayrılırken, aklımda şu vardı. Ethel’in sahnedeki son sözleri: “Yapabilirsin, kendini yeniden yaratabilirsin. Yapabilirsin, kendini daha çok sevebilirsin!”
Buna yürekten inanan biri olarak, yürekten alkışlıyorum. Yolun açık, sahnen ışıklı, seyircin bol olsun Ethel Mulinas…
Sevgiyle,
Armağan
Kasım 2016
Bilgi için: http://www.tiyatrospot.com/oyunlar.html
Banu Tozluyurt
Her defasında beni etkileyen bir cümlesi vardır Ethel’in “ben görülmek istiyordum”. 166 kilo bir insan görülmüyordu. Enteresan değil mi