Bağcılar…
İstanbul’un belki de en kalabalık ilçesi…
Sokaklarında çok fazla engelli insan görüldüğü söyleniyor…
Neden?
*** *** ***
Bir kaç gün önce Bağcılar Engelliler Sarayı’na davet edildik eşim Fatih ile birlikte. Gitmeden önce ne yapacağımı, nasıl davranacağımı şaşırdım. Ne yaparsam dikkat çekmez, ne yaparsam kimseyi rencide etmemiş olurum diye düşünüyor insan… Bütün bu telaş oraya varana kadarmış… Her zaman ki gibi kendin olman yetiyormuş oysa…
Engel nedir diye sorgularken buluyorsun kendini. Kim engelli, kim engelli değil? Gönülden hoşgeldin demek için dokuma tezgahındaki taburesinden kalkıp gelen biri mi engelli? Yanımıza gelip hatırımızı soranlar mı engelli? Fotoğraf çekilirken mahçup olan mı engelli? Kendisini izlediğimiz için heyecanlanıp halı dokuma ip sırasını şaşırınca özür dileyen mi engelli? Elleri olmadığı için ayaklarıyla resimler yapan mı engelli?
Sahi “engel” neydi?
*** *** ***
Bağcılar belediyesi basın danışmanı Abdullah bey (Arıdoru) ve psikolog Özge hanım birlikte dolaştırdılar. Davet edilmemize vesile olan Karadeniz FM’in programcısı Adem (Metan) da bizimleydi.
16.500 m2 lik çok katlı bir bina. Çevreden geçenler gibi biz de önce AVM sandık. Öyle büyük ve lüks. Üç ay kadar önce resmi açılışı yapılan saray aktif hizmet veriyor. Engelli vatandaşları evlerinden servis araçlarıyla alıyorlar. Tekerlekli sandalyesi olanlara asansörlü araçlar yollanıyor.
Her gün 09.00 ile 16.00 arasında Bağcılar belediye sınırları içinde yaşayan engelli vatandaşlar kurslara geliyor. Meslek öğreniyor. Yılda toplam 10.000 engelli ve engelli yakını sosyal hizmetler, kültürel programlar, piknik gibi hizmetlerden yararlanıyor. 5.000 kişi şu ana kadar meslek eğitimleri almış. Halı dokuma, kuaförlük, mantar üretimi, havuzda profesyonel destekle yüzmek. Ellerini kullanamayanların ellerini kullanabilir hale geldiği el beceri sınıflarında sabun, süs eşyaları üretimi bunlardan bir kaçı. Evlerde ‘sen kırarsın, dökersin, yapma’ denilen insanlara burada “Sen kır, sen kırmamayı başarırsın, sen dök, dökmemeyi başarırsın” diyerek cesaretlendirip, imkan yaratıyorlar.
Engelli çocuğu olmayan aileler, çocuklarını engellilerle bir arada buluşturmak istemediği için yine Türkiye’de bir ilk olarak sadece engelli çocuklardan oluşan gündüz bakım evi hizmeti veriyorlar.
Başta psikologları, eğitmen kadroları samimi ve ilgili görünüyor. Hislerim, bunun bize gösterişten ziyade gerçek olduğuna dair. Çünkü göstermelik olsaydı, eğitim alan engelli vatandaşların hal hareketinde bir tuhaflık, bir zorakilik olur, eğitmenlerin gözlerinin içine bakan korku ve endişe ifadeleri yüzlerinde dolaşırdı. Oysa hepsi kendi evindeymiş gibi rahatlardı.
*** *** ***
Eski belediye başkanı Feyzullah (Kıyıklık) beyin yaşadığı bir olay Engelliler Sarayı’nın oluşumundaki yapıtaşıdır. Yıllar önce yolda giderken bir kişinin hastaneye gitmek istediğini görür. Diyaliz hastasıdır ama gidecek aracı da, imkanı da yoktur. Kendi arabasına alır hastaneye götürürken derdini dinler ve makamına gelince de “Yarından itibaren diyalize servis hizmeti başlatalım” talimatını verir. Türkiye’deki ilk hizmet böyle başlar. O gün bugündür engellilerle ilgili pozitif ayrımcılık diye ifade ettikleri hizmeti büyütmeye çalışıyorlar.
*** *** ***
20 yıla yakın süreden beri engellileri topluma kazandırma çalışmaları yapan Bağcılar sokaklarında çok fazla engelli vatandaş görülmesinin nedeni sanırım artık anlaşılmıştır.
Sevgiyle,
Armağan Portakal
04.2014
Leave a Reply