Yıllar önce aklıma düştü bu adalar. Atlantik Okyanus’unun ortasında 9 ufak ada. Amerika ile Avrupa kıtası arasında, Avrupa’ya daha yakın. Nerede görüp okuduğumu hatırlamıyorum ama çiçek ve tabiata doyulacak yerler olduğunu hafızama kaydettmişim. İç işlerinde özerk, dış işlerinde Portekiz’e bağlı. Doğu, orta ve batı olarak 3 gruba ayırmışlar. Mikro sınıflama olmuş. Doğu grubunda Sao Miguel (Başkent), Santa Maria, Orta grupta Terceira, Geaciosa, Sao Jarge, Pico, Failal adaları var. Batı grupta da Flores ve Corvo.
Volkanik patlamalarla oluşmuş, krater gölleri olan, okyanusta yüzebildiğiniz, ılıman iklime sahip, tabiat harikası yerler. İdeal seyahat zamanı haziran ve eylül ayları arası. Lizbon’dan Sata Airlines ile adalara ve adalar arası uçuluyor. Adalar arası koltuk numarası yok şaşırmayın ve paniklemeyin, uçakta istediğiniz yere oturuyorsunuz. Metro, tramvay gibi toplu taşıma araçları hayal etmeyin. Araç kiralayın. Ufak adalar zaten. İstediğiniz yere gitmek ve dönmek için şart. Biz 3 adayı ziyaret ettik. İzmir-İstanbul-Lizbon THY ile uçtuk. Sonrası yerel Sata ile. Gidiş ve dönüş epey uzun sürdü. Adalar arası uçuş saatleri, otel rezervasyon falan açıkçası çok zamanımızı alacaktı. Onivatour’dan destek aldık. Sahibi Fatih’in arkadaşının yeğeni idi yoğun zamanımızda bizi bu işlerden kurtardı.
Ağaç ve çiçekler inanılmaz. Huzur hakim. Yalnız tarlalar dikkatimi çekti. Mono tarım gibi her yer mısır tarlası. Gıda sanayinin arka bahçesi mi bu adalar diye düşünmedim değil. Neyse, ben güzellikleri paylaşayım, şüphelerimi değil.
Her yer sakin. İnsan az. Ören yerlerinde, plajlarda park edecek her zaman yer var. Ne güzel bir lüks! Yemekler bana göre ahım şahım değil. Tabi deniz ürünleri şahane. Okyanustan geliyor daha ne olsun. Sardalyalar kocaman. Bir porsiyonda üç tane mesela.
Çantada olması gerekenler
Bir kaç mevsimi aynı gün yaşamak mümkün. Hazırlıklı olmak lazım. Arabaya ya da sırt çantanıza mayo, havlu, yağmurluk, şemsiye, şapka, güneş gözlüğü, ince hırka, terlikliyseniz spor ayakkabı, aksi ise terlik koyun. Benden söylemesi.
Terceira Adası
Her adanın bir renk kodu var. Burası Leylak ada. İnanılmaz güzel ortancalarla dolu. İnsan ağzı açık dolaşıyor. Tabiat şahane. Bunu hep yineleyeceğim galiba. Yerel kültüre tanıklık edebilirsiniz. Festivallere denk gelebilirsiniz yaz dönemi.
Biz boğa güreşine denk geldik. Meydana bir kamyon yanaştı. Dört kırmızı kasa taşıyordu. İçlerinde boğa olduğunu anladık. Kalabalık toplanmaya başladı. Binaların kapılarına boğa girmesin diye kalaslar takıldı. Boğalar birer birer sırayla salındı. Hayvana zarar veren, öldüren bir etkinlik değil. Boynundan çok uzun bir halatla bağlı. Beşer altışar kostümlü erkeklerden oluşan iki grubun elinde halatın ucu var. Boğa koşturuyor. Siyah bir şemsiye ve kırmızı pelerin göstererek koşturuyorlar. O arada heyecan dorukta. Bağırış, çığlık. Çocuklar bile meydana iniyor. Hikayesi nedir bilmiyorum. Ama boğalara değer verildiğini anlamak mümkün.
Ufak adanın pek çok yerinden okyanusa girebilirsiniz. Lavların oluşturduğu girintili çıkıntılı sahiller, boy boy doğal havuz oluşturmuş neredeyse. Arabayla beğendiğimiz yerde durup denize girdik.
Doğal oluşumlar, kükürt mağaraları, termal bölgeler var. Bazılarına gittik kapısından döndük çünkü açılış saati 14.00 idi. Milli park gibi bir yer olan kükürt mağarası bölgesini dolaştık. Patika yolunda yürümek bile yetiyor insana. Dağda termal çıkış ve buharları gözlüyorsunuz.
Failal (Horta) Adası
Mavi ortancalar nedeniyle Mavi Ada da deniyor. Ben bu adaya bayıldım, hayran oldum. İki gün yetmedi. Daha uzun kalmak isterdim. Volkanik oluşumlar muazzamdı. Sokakları şirin. (Gerçi diğerleri de öyleydi. Bebek evleri gibi hepsi. Tertemiz boyalı.)
Morro De Castelo Branco, bu tabiat harikası, 30.000 yıl önce meydana gelen volkanik bir patlamanın eseriymiş. Serbestçe akamamış, en yüksek yeri 149 m olan koniye benzer şekilde katılaşmış. Azor adalarına özgü endemik kuşlara ev sahipliği yapıyor. Özel koruma alanı. Delikler var, yuva yerleri.
Kaleye benzer bir hali var, bu yüzden adı Portekizce kale anlamındaki castelo. Portekiz’de bir bölgenin de adıymış aynı zamanda. Yürüyüş yollarını kullanarak dolaşın, gözlem yapın, kendinizi dinleyin.
Çok etkilendiğim yer ise Copelinhos bölgesi, adanın batı ucunda. 1950’li yıllarda patlayan yanardağdan akan lavlarla oluşmuş jeolojik bir şaheser. Lavlar bitki örtüsünü yakıp gecmis. Bir kaç yeşillik yeniden büyümeye başlamış.
Copelinhos bölgesini mutlaka gezin. Oturun. Dinlenin. Dinleyin. Bakın. Dalın uzaklara. Aşağıdaki oluşumu inceleyin. Ben düşünceli bir kadına benzettim. Bakalım siz neler göreceksiniz?
Adanın en yüksek yeri 1042 metrede volkan patlamış. Caldeira Do Cabeço Gordo krateri oluşmuş. Kocaman. İçinde hayat başlamış, yemyeşil bitki örtüsü var.
Bu adada da lav oluşumlar arasından okyanusa girin. Havlu ve mayo her zaman yanınızda olsun. Çok zevkli. Deniz turlarına katılın. Şimdiki aklım olsaydı katılırdım. Basiretim bağlandı, pişmanım. Balina ve yunus gözleme şansınız oluyor. Giderseniz benim yerime de izleyin. Bu turlara diğer adalarda da katılmanız mümkün.
Ve marinanın hemen arkasındaki Peter’s dükkanlarını görmeden dönmeyin. Hediyelik, tekne malzemesi, restoran, müze gibi yan yana binalarda hizmet veriyorlar. Dedelerden, büyükbabalardan beri aynı aile işletiyormuş. Denizcilere, gemicilere her zaman yardım etmişler. Namları yayılmış.
Farkedeceksiniz tarihi bir kale var. Orası 18. yüzyıldan beri ayakta. Şimdi otel ve aynı zamanda restoran. Yemekleri lezzetli, sunumu kibar. İsmi Pestana, aklınızda olsun. Marinada kaldırımlar ve duvarlardaki resimler dikkatinizi çekecek. Atlantiği geçen yelkenli ve yatlar kendi armalarını boyamış ve tarih atmışlar. Atlantik okyanusunu gezi teknesiyle geçmek önemli elbette.
Sao Miguel (Ponta Delgada) Adası
Azor’ların başkenti. En büyük ve turistik şehri. Gezimizin son durağı. Dönüşü buradan yapmak mantıklı. Direkt Lizbon’a uçmak için. Kod adı Yeşil Ada. Buhar bacaları, antik kentler, termal havuzlar… Buraları pek dolaşmadık diyebilirim. Çünkü, yılda bir yapılan White Ocean festivali vardı. Bazı yollar trafiğe kapatılmıştı. Risk almak istemedik ve de festivale tanıklık etmek istedik. Biz de beyaz giyindik, herkes gibi. Caddeler, sokaklar okyanus canlılarını temsil eden tasarımlarla süslendi. Deniz yıldızları, deniz anaları, hatta deniz kızı…
Bu sene 5.kez yapılmış. Ağustosun başında gerçekleşiyor. Dekorasyonu geri dönüşüm malzemelerinden yapmaya özen gösteriyorlarmış. Bir nevi çevre festivali ama turizme de katkı yapılıyor. White Friday olarak (Bizde black friday yapılıyor hatırlarsınız) alış veriş de destekleniyor. Sanatçılar, performanslar var. Sponsorların içecek standları oluyor. Önce fiş atın alıyorsunuz, ne kadar tüketmek isterseniz. O fişlerle içkinizi alıyorsunuz. Çok güzel tango yapan bir çift vardı. İzlemeye doyamadık.
Çok güzel cafeler keşfettik. Biri Louvre Michaelense Duo Art cafe… Nefisti… Diğeri Armazéns Cogumbreiro, yalın ve asil bir mekan. Fatih ile ikisine bayıldık, kesin tavsiye ederiz.
Eveeet, Azor adalarının üç tanesini temmuz sonu ağustos başı olmak üzere gezdik. Gezmek güzel şey. Yolda olmak, hareket halinde olmak. Ben şarj oluyorum. Bedenim istiyor.
Size de iyi seyahatler, yeni yerler, yeni enerjiler dilerim…
Sevgiyle,
Armağan
08.2019
Leave a Reply