. Duvarları kaldıralım.
. Nasıl?
. Evet evet, sadece zorunlu mekanlara örülsün. Zemini bordo taşla kaplayalım.
. Bordo koyu kaçmaz mı?
. Hatta derzleri 1 cm yapalım, rengi de siyah olsun.
. Siyah mı?
. Tavan yüksek olsun ve ahşap kalaslar döşeyelim.
. Üzerimize düşmez mi?
. Düşmez tabi, eski evlerde düşmüş mü? Az olan duvarlardan bir kaçını taş kaplayalım.
. Bakalım daha neler gelecek!
. Aydınlatmaları da bakır yaptık mı tamamdır!
. İçime kasvet çöküyor, bu nasıl ev?
Dialogda italik yazılar şablon düşünceler. Biz kırdık o şablonları. Duvarları da kaldırdık. Yukarıda ne yazıyorsa yaptık. Yıllardır biriktirdiğimiz fikirlerle, gönlümüzdeki tasarımları uyguladık. Üreticileri, zanaatkarları, ustaları bulduk, hayallerimizi serdik anlattık. Kendimiz için ve kendi isteğimize göre eşyaların sahibi olduk. Fazla değil, az ama öz eşya. Doldurulmuş, tıkıştırılmış mekanlar değil, ferah, nefes alan, akışkan bir yuva elde ettik. Markalı ve pahalı ürünlerle değil, usta işi özel parçalarla donandık.
Okurken kulağı tırmalayan bordolar, taşlar, ahşaplar, bakırlar birbiriyle bütünleşti. Zaten ortaya ne çıkacağını hesap ediyordum, şaşırmadım. Her biri naturel bu malzemeler doğada nasıl gözü yormuyorsa, binada da aynı şekilde yormadı. Pişmiş topraktan zemin, ocaktan çıkarılmış taşlarla kaplı duvar ve ahşap kalaslar tabiatın ta kendisi oldu. Bunlara sevdiğim maden olan bakırın kızıl ışıltılı aydınlığı eklenince güneşin tan ve şafak vakitlerini evimize getirdi.
Demem o ki, ben dekorasyon gurusu değilim. Bu yazımın sebebi, bizi kısıtlayan şablonlara dikkat çekmek. Özgün olmak mutluluk verir. Ben şöyle diyorum: Moda beni takip etsin…
Dekorasyon yazılarıma devam edeceğim. Size ustalar, firmalar ve fikirler anlatacağım.
Sevgiyle,
Armağan
Cansu
Tek kelimeyle mükemmel .tebrik ediyorr güzel paylasimlarinizin devamını diliyorum