1 buçuk günde Atina

1024 1024 Armağan Portakal

Kış mevsimi yurtdışına kısa geziler yapmayı seviyoruz. Roma, Stuttgart, Saraybosna’dan sonra 1.5 günde Atina’yı böyle dolaştık. Cumartesi sabah gittik. Pazartesi döndük. Süreye takılmayın, insanın gönlü gezmek istesin yeter ki, bir saate bile neler sığdırır!

armagan portakal

Yüksek gökdelenler olmaması güzel. Hele balkonların varlığı! O balkonların cam fanus gibi kapatılmamış oluşu, apartmanlarda bir örnek tente uygulaması şiir gibi yapıyor şehrin görünümünü.

armagan portakal

Kent merkezi Syntagma Meydanı. Parlamento binasının olduğu yer. Otobüs, metro, tramvay, traleybus gibi araçlar oradan geçiyor. Otelimizi özellikle bu merkezde seçtim. Toplu taşıma duraklarına 50 m, önemli gezi yerlerine yürüme mesafesinde. Temiz odalar, yenilenmiş banyo, çalışanları kibar, tavsiye ederim. (http://www.amaliahotelathens.gr/)

Atina sakin bir şehir. Kalabalık yok. Parklar, bahçeler çok. Kuş seslerini duyabiliyorsunuz. İnsan kendiyle başbaşa kalabilir burada. Özellikle yeme-içme turizmini çok gelişmiş buldum. Yunanistan’ın pek çok adasını da gezdiğim için hizmet sektörlerine ilişkin az çok fikrim oluştu. Bunu kendi yaşam gustolarına veriyorum. Yaşamdan tat almayı bildikleri için başarılı olduklarını düşünüyorum. Severek iş yaptıkları belli ya da sevdikleri, bildikleri işleri yapıyor olabilirler. Diyeceğim o ki “Gıdada iyi para var abi, açalım bi café” mantığında olmadıkları da belli.

Atina’da zeytin assolist! Dükkanlarda, restoranlarda, cafelerde, hediye dükkanlarında zeytin konseptli ne çok şey var. Her nerede olursa olsun zeytine verilen değer beni gururlandırıyor! Bizim türk kahvesine çok benziyor yunan kahvesi. Duble de içebiliyorsunuz. Dikkatimizi çeken bir şey, uluslararası kahve markalarının yok denecek kadar az olması. Hoşumuza gitti. Yerel güç demek ki baskın gelmiş.

atina-zeytin

İlk ziyaretimiz kemerli, zarif bir yapı olan “Hadrian Kapısı” oldu. Roma kralının şehri ziyaretinde yapılmış olduğu tahmin ediliyor. Zafer takı gibi yorumlanabilir. Şimdi, cadde üzerine bulunuyor ve Zeus tapınağı ile Akropol eserlerini selamlıyor.

armagan portakal

Zeus’a adanmış büyük bir tapınak olan “Temple of Zeus” antik bölgesine girdik. Kapanmasına 20 dakika kalmıştı. Bilet aldığımız görevli ‘sıkıntı yok’ anlamında türk işi bir jest yaptı. Aynı topraklardan geçtiğimiz nasıl da belli oldu. Görkemli bir antik yunan eseri olan Zeus Tapınağı’ndan, geriye az sayıda sütün kalmış. O kalanlar da binlerce yıla meydan okumuş dimdik ayakta…

armagan portakal

Zeus tapınağına sırtınızı dönün, Hadrian kapısının ardında, Akropolu göreceksiniz. Şehrin tepesinde, krem rengi binaya doğru adımlarınız kendiliğinden hızlanacak. Giriş kapısına gelmeden kavşakta cafelerden birine oturun. Biz öyle yaptık. Kahve içtik, sokaktan geçenleri, balon satıcılarını izledik.

armagan portakal

Akropole uzaktan baktık. Sonra bahçesine girip, yukarı doğru ilerlemeye başladık. Mermerin rengi o kadar güzel ki, huzur veriyor. Şansımıza hava açıktı, gökyüzü ufak bulutlarla kaplıydı. Ortaya kartpostal gibi bir manzara çıkıyordu.

armagan portakal

Akropol nedir?

Akropol aslında o binaların adı değil. Antik yunan şehirlerinde, en önemli yapıların, tapınakların bulunduğu içkale anlamına geliyor. Yüksekte, şehrin tepesinde kuruluyor. Bir nevi tapınaklar, önemli kurumlar kampüsü diyebilirim. Bu kampüste neler var? Akıl tanrıçası Athena’ya adanmış Parthenon, Atina mimarisi ve demokrasisinin temsil edildiği en önemli yer olduğu söyleniyor. Mimari detayları ile dünyaca ünlü diğer tapınak yunan kahraman Erekhtheion’a adanmış ve ismini almış Erekhtheion tapınağı. Binanın her iki tarafında bulunan heykelleriyle sapasağlam.

armagan portakal

Akropolden aşağı bakarsanız, eski kiremit döşenmiş binalar, dar sokaklar göreceksiniz. Renkli, cıvıltılı Plaka bölgesine merdivenlerle iniş var. Tarihi evlerin restore edilip sanat, kültür ve turizm amaçlı hizmete açılmasıyla canlanmış büyük bir bölge. Popüler ve turistik mekanlarla dolu. Biz Café Esperidas’da kızarmış kabak, caciki yedik, bira içtik. Yerel biraları Mythos güzel, denemeye değer. (http://www.esperides-plaka.gr/)

Plaka semti keyifli. Sokaklar güzel. Evler korunmuş. Ermou caddesinde yürüdük. Antikacılar çok fazla. Meraklı olanlar için ilgi çekici olabilir. Geniş ve ana caddelerden biri zaten. Haritada ilk göreceğiniz yollardan biri, bulmanız kolay. Ara sokaklara daldık, dolaştık. Monastiraki meydanına vardık. Cami var Osmanlı’dan kalan. Biraz İstanbul’daki Asmalı Mescit, biraz Beyazıt sahafları havasında diyebilirim. Geleneksel doku korunmuş. Biraz da kapalı çarşı dükkanlarını andırıyor.

armagan portakal

Yazarken kısa algılanıyor ama biz epey yürüdük hatta biraz yorulduk bile denebilir. Acıktık. Gönlümüze göre yer bulmak için bir kaç tur attık Plaka sokaklarında. Kriterlerimiz şunlardı: Yaş ortalaması düşük olmayacak, turistik olmayacak, yerli halkın gittiği mekan olacak, çok şık görünmesine gerek yok. Aynen böyle bir yer bulduk. 20 yıllık işletme, o bölgenin belki de ilk restoranı, kurulduğu günden beri aynı yemekleri yapan, esnaf lokantasından hallice Taverna Tou Psirri’de karar kıldık. Yemekleri tezgahtan seçebiliyorsunuz. Gold Soup spesiyalleri, biz de sipariş verdik. Dana haşlama çorbası. Etiyle ayrı servis etmeyi öneriyorlar. Ona da peki dedik. Zaten ikisi aynı tabakta olmazmış. Çünkü, ucundan acık değil kocaman bir et parçası. Çorba nefisti. Kesinlikle tavsiye ederim. Hele ki benim gibi et konusunda mızmız, dana haşlama suyu içmeyen biri için devrimdi. Lokanta geleneksel tarzını bozmamış, tamahkar olmamış. Mesela tatlı servisi yok. Halbuki koysana menüye, müşteriyi kaçırma, paraya para deme!

armagan portakal

Monastiraki’den geçtik. Bolca yürüdük. Athenas caddesinde ilerlerken karşı kaldırımda davetkar sarı sıcak ışıklarıyla unlu mamuller dükkanına benzeyen yeri gördük. Yeşil tabelasında Beneth yazıyordu. Birer kahve ile ben bademli çikolatalı ufak bir top, Fatih elmalı tart istedik. Kaldırım masalarına oturduk. Geleni geçeni izlerken yavaş yavaş keyfini çıkardık tatlının.

armagan portakal

Ertesi sabah ilk durağımız Akropol Müzesi oldu. Akropoldeki tapınaklarda bulunmuş heykeller ve eserler sergileniyor. Görmeye değer. İçerde fotoğraf çekmek yasak. İçimde kaldı, görüntüleyemedim. Pişmiş topraktan yapılmış mutfak eşyaları öyle düzgün ki, sanki elle değil de kalıpla yapılmış gibi. Çocuklar için oyuncak çanak çömlekler var, harika. Müzenin altı antik şehir. Bina girişinde ve içerde camlı zemin altında görebilirsiniz kalıntıları.  (http://www.theacropolismuseum.gr/en)

acropolis

Plaka bölgesi içinde Anafiotika mahallesi var. Eski yerleşim yeri. Çoğunlukla yerel denebilir. Antik kazıların olduğu alanın yanı başında. Tel örgülerle ayrılmış. Kuş seslerini dinleyerek bir cafede soluklandık. Evler, binalar, kapılar, pencereler… Renkler, düzen… Göz yormayan mimari. Anafiotika’yı görmenizi tavsiye ederim.

armagan portakal

Vakit öğle zamanıydı. Plaka sokaklarından geçerek Syntagma meydanına yürüdük. Parlamento binasını görmek, Efsun askerlerinin nöbet değişimini izlemek bana cazip gelmediği için direkt tramvay durağına geçtik. 4 no’lu hatta binerek 1 saat yolculukla önce Pire limanında indik. Kasım ayında kimi montla çizmeyle dolaşırken, kimi güneşin son ışıklarıyla denize girip çıkıyordu. Banklarda uzandık.

armagan portakal

Yine tramvaya binerek bu kez Mikrolimano’ya gittik. Tarih boyunca çeşitli isimler almış bu bölge tam bir yeme içme cenneti. Bir boy dolaştık. Açıkçası bölgeyi kavrayamadık. Bazı binalar boştu, bomboş. Bazı mekanlar terkedilmiş gibiydi. Belki sezonsal bir durgunluk olabilir diyerek karnımızı doyuracak sakin bir yer aramaya başladık. Fatih seçimi bana bıraktı. Önlerinden geçtiğimiz birkaç restoranda çığırtkanlık yapanlar, içeri girmeden %25 skonto önerenler güven vermedi. Ben de garsonları tecrübeli görünen, masaları beyaz örtülü, gürültüsüz, yetişkin müşterilerin çoğunlukta olduğu Zefiros’u seçtim. İyi bir karar olduğunu yerken ve hesap öderken anladık. Buradaki en önemli şey benim hayatımda ilk kez midye yemiş olmamdır. Mussels ile mushroom kelimelerini karıştırıp, şarap sosunda mantar beklerken, siyah kabukları aralanmış midye gelince jetonumuz düştü. Denemekten ne zarar gelir diye cesurca düşünüp ağzıma attım bir lokma midyeyi. Tadı belirgin değil, sadece dişlerimin arasında cırt eden lastiksi dış zarı var gibi. Olsun 5 tane yedim. http://www.restaurant-zefiros.gr

armagan portakal

İşte böyle bizim 1.5 günlük Atina seyahatimiz. Suyun öte yanında yabancılık çekmiyor insan. Hele Ege insanıysa giden, İzmir’de dolaşıyor hissine kapılmıyor değil. Yalnız halkı çok konuşuyor. Nereden buluyorlar bu kadar lafıi konuyu diye hayret etmiyor değilim!

Darısı gelecek seyahatlerimin başına, sevgiyle…

Armağan

Kasım 2016

Ulaşım: Havaalanından Syntagma meydanına;

  • X95 otobüs ile 6 euro, 1 saat
  • Metro ile 10 euro, 45 dakika
  • Taksi ile yaklaşık 40 euro, 35-40 dakika

Bu da kısa gezimin kısa videosu:

 

 

2 comments

Leave a Reply

Your email address will not be published.